5 Aralık 2007 Çarşamba

SEYAHAT ve TATİLDE ASTIM


SEYAHAT ARACI
Otomobil ile uzun bir yolculuğa çıkmadan önce, aracınızın pencelerini açın ve klimayı en az 10 dakika süreyle çalıştırın. Böylelikle havalandırma sistemi içinde birikmiş allerjenleri uzaklaştırmış ve ilk anda yoğun allerjene maruz kalmamış olursunuz. İdeal olanı aracınızın polen filtresini yolculuk öncesinde değiştirmektir.Polen allerjiniz varsa, seyahat esnasında aracınızın camlarını kapalı tutun ve havalandırmayı klima ile sağlayın.Hava kirliliğinden (egzos gazları) etkilenmemek için trafiğin daha az yoğun olduğu saatlerde seyahat etmeye çalışın.Tren, otobüs ya da uçak gibi toplu taşıma araçlarında seyahat ediyorsanız yukarıda sayılan önlemleri alabilmeniz mümkün değildir. Ayrıca birçok insanın kullandığı bu tür araçlarda allerjenlere daha yoğun olarak maruz kalabilirsiniz (özellikle kedi allerjenleri). Bu tür araçlarla seyahatlerde etkisi kısa sürede başlayan bronş genişletici ilaçlar (bronko dilatörler: salbutamol, terbutalin) mutlaka el altında bulundurulmalıdır.Havayolları şirketleri uçaklarda sigara içilmesine izin vermemektedir. Astım hastası için bu önemli bir avantajdır. Oksijen kullanma ihtiyacı olan ağır astımlı bir hasta iseniz, normal uçuş irtifasında (genellikle 35.000 feet = 10.668 metre) oksijen ihtiyacınız olabilir. Bu durumu uçuş öncesinde görevli personeline ve havayolu şirketine beyan etmeniz gerekir.

KONAKLAMA YERİ
Tatillerde konaklama yerleri genellikle otellerdir. Otel odaları da genellikle halı ile kaplıdır. Dolayısıyla kalacağınız odada akar allerjenleri yoğun olacaktır. Birçok büyük otelde “allerjden arındırılmış” katlar ve odalar mevcuttur. (Maddi durum elverdiği ölçüde) bu tür odaları kiralamak gerekir. Allerji hastaları için hazırlanmış odalarda anti-allerjik yatak takımları, irritan (tahriş edici) kokusu olmayan temizlik malzemeleri, toz tutmayan yer döşemeleri vs. kullanılmaktadır. Ayrıca bu tür katlarda kedi ya da köpeği olan müşterilere oda tahsis edilmediğinden, hayvan allerjenleri de bulunmayacaktır.Böyle imkanları otel size sağlamıyor ya da siz kendinize sağlayamıyorsanız, bir diğer çözüm kendi yatak takımlarınızı yanınızda götürmenizdir (allerjen geçirmeyen kumaştan yapılmış yastık kılıfı, nevresim vs gibi. Ayrıca, kalacağınız odanın, siz yerleşmeden önce havalandırılmasını istemek en doğal hakkınızdır.


TATİL AKTİVİTELERİ
Polen allerjisi olan tüm hastalar, polen mevsiminde açık havada yapılan aktivitelerden (piknik, mangal partisi, vs) olumsuz etkileneceklerini çok iyi bilirler. Dolayısıyla bu tür aktivitelerden genellikle kaçınırlar. Ama daha önce tecrübe etmediğiniz türde bir aktiviteye katılmayı planlıyorsanız, öncesinde solunum fonksiyonlarınızı kontrol etmelisiniz (PEFmetre ile)Mesela bir dağ yürüyüşü; 1500 metrenin üzerindeki irtifalarda, havadaki oksijen konsantrasyonunun giderek azalacağını unutmamalısınız. Diğer bir örnek; kayak gibi kış sporlarının, soğuk hava etkisiyle astım atağının başlayabileceği unutulmamalıdır.


ÇOK ÖNEMLİ AYRINTILAR...
Seyahat öncesinde mutlaka kontrol muayenesi olunuz. Astım ilaçlarınızı yanınıza almayı unutmayınız. Her türlü ihtimali göz önünde bulundurarak, ihtiyaç duyabileceğinizden daha fazla ilacı yanınıza alınız. Seyahatlerde her zaman başınıza gelebilecek kötü sürprizlerinden birisi de bagajlarınızın kaybolması ya da gecikmesidir. Bu nedenle ilaçlarınızı her zaman yanınızda bulunduracağınız el çantanızda taşıyınız. PEFmetrenizi (tepe akım hızı ölçer) mutlaka yanınıza alınız. PEF değerleri astımınızı takip etmede (ve gerektiğinde telefonla doktorunuzdan yardım almada) en objektif değerleri yansıtacaktır. Her zaman doktorunuza telefonla danışma ihtiyacınız olabilir. Bu nedenle doktorunuzun telefon numarasını bir yere kaydetmeyi unutmayın İlaçlarınızı nebülizatör ile kullanıyorsanız,cihazınızın gideceğiniz ülkenin şartlarında çalışmasını sağlayacak önlemleri (elektrik prizlerinin yapısı ya da volt değerlerinin uygunluğu gibi) almayı unutmayın. Uzak yolculuklarda zaman dilimleri değişecektir, ama ilaçlarınızı kullanma zamanlarınız değişmeyecektir. İlaç kullanma aralıklarını gittiğiniz ülkenin saatine göre değil, kullanmanız gereken saatlere göre ayarlayınız. Allerji aşılarınızı yanınıza almak zorundaysanız, gittiğiniz yerdeki doktorun bilgilendirilmesi amacıyla, aşıların içeriği, uygulanacak dozlar ve uygulama şeklini belirten yazılı bir belgeyi doktorunuzdan isteyiniz.

BAHAR ve ASTIM


Polenler
Bazen, çiçeklere dokunduğumuzda savrulan renkli bir toz bulutu gibi gördüğümüz...Bazen, gökyüzünde pamuklar gibi uçuşurken seyrettiğimiz...Bazen, bir yağmurdan sonra bir kenarda toplaşan sarı bir toz kümesi olarak gözümüze çarpan...Polenler, yani çiçek tozları...Burnumuz aktığında... hapşırdığımızda...Gözlerimiz sulandığında... kızardığında....Derimiz kabardığında, kaşındığında...Öksürdüğümüzde...nefesimiz tıkandığında...göğsümüz hırıldadığında... suçladığımız... şu çiçek tozları...

Polen Nedir?
Polen ya da halk arasındaki ismiyle çiçek tozları, tohumlu bitkilerde erkek organların başçık kısımlarında bulunan erkek döl hücreleridir. Bitkinin genetik bilgisini içeren polenler, yuvarlak veya elips şeklindedirler.Bitkilerin üremeleri için polenlerin aynı türden diğer bitkilere taşınmaları gerekir. Bu taşınma böceklerle veya rüzgarla olur. Bazı bitkilerin kokulu, parlak ve nektarlı polenleri vardır. Arılar ve böcekler tarafından taşınan çapları ortalama olarak 100 mikron olan polenler alerji bakımından o kadar önemli değildir. Bunların hem sayıları azdır, hem de solunum yollarına giremeyecek kadar büyüktürler. Ayrıca bu polenlerin yapıları balmumu gibi olduğundan, bir böceğin ayağına veya bir bitkinin yüzeyine kolayca yapışırlar ve atmosfer havasına karışmazlar. Alerjik hastalıklar bakımından asıl önemli olanlar, 20-60 mikron büyüklüğünde ve rüzgarın etkisiyle çok uzak mesafelere taşınabilen polenlerdir. Bu boyutlardaki polenler rüzgar, yağmur, kuruluk, nem, vb. meteorolojik faktörlerin etkisiyle birkaç mikronluk çok daha küçük taneciklere parçalanırlar. Akçaağaç, dişbudak, ıhlamur gibi ağaçların hem böceklerle taşınan büyük polenleri, hem de rüzgarla taşınan küçük polenleri vardır.Polenler kapı ve pencerelerden, hatta pencerelerdeki tellerden geçerek evlerimizin içine kadar girebilirler, fakat oda içinde hiçbir zaman dış atmosfer havasındaki kadar çok miktarlarda bulunmazlar.

Her Bitkinin Kendine Özgü Polen Zamanı Vardır!Bitkilerin türlerine göre polen zamanları farklıdır. Örneğin; iğne yapraklı ve yaprak döken ağaçlar ilkbaharda, otların ve çiçeklerin çoğu Haziran ve Temmuz aylarında polen yayarlar. Geç açan ağaçlar ve yabani otlar ise yaz sonunda polen verirler.

Her Polen Alerji Yaratmaz!Polenlerin alerjik hastalıklara neden olma potansiyelleri farklıdır. Bunu belirleyen dört önemli faktör vardır: Alerjenite Polenin boyutları Solunan havadaki polen miktarı Polenlerin havada kalma süreleriAlerjenite, bir antijenin duyarlı kişilerde antikor yapımını uyarabilme özelliğidir. Bir polen ne kadar çok IgE yapımına yol açıyorsa, alerjenitesi o kadar fazla demektir. Bir maddenin alerjenitesi, kimyasal yapısına bağlıdır. Polenlerin hastalık yapma potansiyelleri boyutları ile de yakından ilgilidir. Polenler astıma değil, daha çok alerjik nezleye neden olurlar çünkü bunların çapı 20-60 mikron arasındadır. Bu boyuttaki polenlerin küçük hava yollarına kadar ulaşabilmeleri mümkün değildir. Alerjik hastalıklara yol açmada solunan havadaki polen miktarı ve bunların havada kalma süreleri de çok önemlidir. Araştırmalara göre, bir polenin alerjiye neden olabilmesi için bir metreküp havada ortalama 25-50 polen bulunması gerekmektedir. Bir çavdar başağının 4 milyon, orta boy fındık ağacının 600 milyon ve bir çam kozalağının yılda 5 milyondan fazla, tek bir ağacın ise 10 milyardan fazla polen üretebildiğini göz önüne alırsak, soluduğumuz havada ne kadar çok çam poleni bulunabileceği daha iyi anlaşılır. Ancak, çam polenlerinin alerjeniteleri fazla olmadığı için bunlara bağlı alerjik hastalıklar oldukça seyrektir. Gösterişli ve renkli bitkilerin daha çok alerjiye neden oldukları sanılır. Örneğin, gül nezlesi diye bilinen hastalığa gül polenleri değil, aynı mevsimde atmosfere salınan ağaç ve çayır polenleri yol açar.Kavak, huş ağacı, kızıl meşe, kızılağaç, fındık, selvi, kayın, söğüt, ıhlamur, zeytin, karaağaç, çınar gibi ağaç polenleri ile çayır salkım otu, tatlı ilkbahar otu gibi çayır polenleri; yapışkan otu, akkazayağı ve kuzu kulağı gibi yabani ot polenleri ve arpa, buğday, yulaf, çavdar ve mısır gibi tahıl polenlerinin alerji yaratma potansiyelleri yüksektir.Bazı polenler o kadar büyüktürler ki, havada çok kısa süre kalabilirler ve salındıktan hemen sonra toprağa düşerler. Bu yüzden de hastalık yapma özellikleri hiç yoktur.


Hava Koşulları ve Polenler
Ülkemizde, bölgelere göre farklılıklar olmakla beraber polenlerin atmosferde en çok bulunduğu dönem nisan-haziran aylarıdır. Sıcak iklimlerde, polen mevsimi 8-9 ay sürer.Atmosferdeki polen miktarları hava koşullarına bağlı olarak değişir. Sıcak, kuru, rüzgarlı ve fırtınalı günlerde atmosferdeki polen sayısı çok fazladır. Rutubetli ve yağmurlu günlerde ise polenler su ile yere indikleri için havadaki miktarları çok azalır. Birçok hasta, yağmur yağdıktan sonra şikâyetlerinin bıçak gibi kesildiğini çok iyi bilir ve çok rahatsız oldukları zaman yağmur yağmasını arzu ederler.Bitkilerin çoğu polenlerini gün doğumu ile sabah saat 8 arasında, bir kısmı öğle saatlerinde, bir kısmı ise öğleden sonra salarlar.Polenler rüzgarın etkisiyle kilometrelerce uzaklara taşınabilirler. Ağaç polenlerine göre, çayır ve çimen polenleri çok daha uzak mesafelere yayılabilirler.Yüksek binalarla çevrili sokaklarda, binaların yüzeyi statik elektrik nedeniyle polenleri çekerler. Buna karşılık, deniz kenarlarında çok az polen bulunur.Birçok araştırma hava kirliliğinin polenlere karşı duyarlılığı artırdığını göstermiştir. Özellikle de yoğun trafik olan bölgelerde yaşayan ve dizel partikülleri ile poliaromatik hidrokarbonlara maruz kalan kişilerde polen duyarlılığı daha kolay oluşmaktadır.


Polenlerden Korunmanın Yolları
Soluduğumuz havada bulunan polenleri kontrol etmek elimizde olmadığı için, polenlerden korunmak ev akarlarından korunmak kadar kolay değildir. Her şeyden önce, hangi polenlere alerjik olunduğu bilinmelidir. Polenlerine alerjik olunan bitkilerden uzak durulmalıdır. Radyo, televizyon, gazete gibi yayın organlarında, günlük hava durumu raporlarında o günkü polen durumu hakkında bilgi verilerek alerjisi olanlar uyarılmalıdır. Evlerin kapı ve pencereleri sıkıca kapatılmalıdır. Evlerde ve arabalarda polen filtreli klimalar kullanılmalıdır. Evdeki polen miktarı çok fazla ise hava temizleyicilerden yararlanılmalıdır. Polenlerin atmosferde yoğun olarak bulundukları zamanlarda (sabahın erken saatleri, sıcak, kuru ve fırtınalı havalar) mümkünse dışarıya çıkılmamalıdır. Polenlerin çok yoğun olduğu dönemlerde mutlaka dışarı çıkmak gerekiyorsa, ağzı ve burnu kapatan maskelerden yararlanılmalıdır. Polen mevsiminde, açık havada spor ve egzersizden kaçınılmalıdır. Polen zamanı ağaçlık ve çimenlik yerlere seyahat edilmemeli, deniz kenarları tercih edilmelidir. Dışarıda mutlaka güneş gözlüğü kullanılmalı ve eve gelince gözlük bol su ile yıkanmalıdır. Şapka mutlaka kullanılmalıdır. Eğer şapka takılmıyorsa saçlar yatmadan önce mutlaka yıkanmalıdır, çünkü saçlara çok miktarda polen yapışmış olabilir. Günlük kıyafetler eve gelir gelmez, yatak odası dışında bir yerde hemen değiştirilmelidir.

ASTIM
Astım, akciğerlerimiz içindeki hava yollarının, yani bronşlarımızın çeşitli uyaranların etkisiyle yaygın olarak daralması ile ortaya çıkan kronik bir hastalıktır. Astımın ortaya çıkmasında hem kalıtsal hem de çevresel faktörlerin rolü vardır.Astımın pek çok türü olmasına karşın, temel olarak iki önemli çeşidi vardır: Alerjik astım Alerjik olmayan astım

Alerjik Astım
Alerjik astımın temel özelliği, hastanın duyarlı olduğu bir ya da daha fazla alerjenin (ev akarları, evcil hayvanlar, polenler, küfler, vb.) olmasıdır. Bu duyarlılık, alerjik deri testleri ya da kanda IgE ölçümü ile gösterilebilir.Alerjik astım, genellikle ilk belirtilerini çocukluk döneminde verir. Hastada veya ailesinde alerjik nezle, egzema, ilaç alerjisi, besin alerjisi, vb. diğer alerjik hastalıklara çok sık rastlanır.Alerjik astım, ilaç ve aşı tedavisine çok iyi cevap verir.

Alerjik Olmayan Astım
Alerjik olmayan astımda hastanın duyarlı olduğu belirli bir alerjen yoktur; deri testleri negatiftir ve kandaki IgE düzeyleri normal sınırlar içindedir. Bu hastalarda astım krizlerinin nedenleri, viral infeksiyonlar (nezle, grip, farenjit, vb.), soğuk hava, kirli hava, sigara dumanı, ilaçlar (aspirin, ağrı kesici ve romatizma ilaçları, vb.), gıda katkı maddeleri, boya, cila, vernik, parfüm kokuları, stres, vb. faktörlerdir.Hastalık belirtileri çoğu hastada 30 yaşından sonra ortaya çıkar. Bu hastaların ailelerinde astım ve diğer alerjik hastalıkların görülme sıklığı normal insanlardaki kadardır.Alerjik olmayan astımın seyri daha uzun sürelidir, krizler daha ağır ve tedaviye dirençlidir. Bu hastalarda aşı tedavisinin yeri yoktur.


Astımın Belirtileri
Astımın temel belirtileri şunlardır: Öksürük Balgam Hırıltılı solunum Nefes darlığı
Astım krizlerle ortaya çıkan bir hastalıktır. Hasta, bu kriz dönemleri dışında tamamen normaldir. Astımlılardaki bu iyilik dönemlerinin süresi hastadan hastaya farklılık gösterir. Astım krizleri çok ani olarak başlayabileceği gibi, birkaç gün içinde yavaş yavaş da gelişebilir.

Astım krizlerinin üç temel özelliği vardır:
Havaların değişken olduğu dönemlerde daha sık görülür.
Belirtiler gece sabaha karşı şiddetlenir.
Krizleri doğuran çeşitli faktörler vardır: Alerjenler, sigara dumanı, viral infeksiyonlar, keskin kokular, vb.

Astımın Derecelendirilmesi
Astımın belirtilerinin ağırlığı ve görülme sıklığına göre üç derecesi vardır.
Hafif astım: Hastalar günlük olağan etkinliklerini rahatlıkla yapabilirler, ancak ağır eforlarda zorlanma olabilir. Haftanın 1-2 günü ilaç tedavisi ile düzelen belirtiler vardır. Geceleri gelen astım krizleri ayda 1 veya 2’den fazla değildir.
Orta derecede astım: Öksürük ve hırıltılı solunum her gün olmasa bile uzun süreli olarak hep vardır. Haftada en az 1-2 kere yoğun ilaç tedavisini, yılda 2 kez de hastanede tedaviyi gerektirecek kadar ağırlıkta krizler olur. Bu hastalarda, haftanın birçok gününde gece uykudan uyandıran nöbetler de vardır.
Ağır astım: Öksürük ve hırıltılı solunum bazen şiddetli olmakla birlikte her gün vardır. Bu hastaların her 3-4 ayda bir hastaneye yatırılarak ve bazen de yapay solunum uygulanarak tedavileri gerekir. Hemen her gece uykudan uyandıran astım krizleri görülür, hatta çoğu günler uyumak hiç mümkün değildir. Günlük hareketler de ileri derecede kısıtlanmıştır.

Astım Tedavisi
Astım tedavisinde çeşitli aşamalar vardır:
Hastanın eğitimi
Alerjen ve irritan maddelerden korunma
İlaç tedavisi

Erken teşhis, gerekli koruyucu önlemlerin alınması ve uygun tedavi ile bireyler normal yaşamlarını sürdürürler.

Astım - tetikleyiciler

Astım tetikleyicileri, çevrenizde bulunan ve astım semptomları veya astım nöbeti yaşamanıza neden olabilecek şeylerdir. Astım semptomlarınızı alevlendirebilecek çeşitli tetikleyiciler vardır ve bunlar insandan insana farklılık gösterir. Siz tetikleyicilerinizi belirleyip bunlardan uzak kalarak, rahatsızlık veren astım semptomlarını önleyebilirsiniz. Tetikleyicilerinizi tanıyıp, belirleyip bunlardan kaçınmak, astımınızı başarıyla kontrol altına alabilecek detaylı bir eylem planının parçası olmalıdır.

Astım tetikleyicilerinin tümünden kurtulmak mümkün olmayabilir. Yine de, onları ev ve iş ortamınızda olabildiğince kenidinizden uzak tutmalısınız. Bu sayede, çok daha az astım semptomu veya nöbeti geçirerek daha sağlıklı bir yaşam sürebilirsiniz.


Sigara
Evinizde ve etrafınızda sigara içilmesine izin vermeyin, bilhassa yatak odası ve arabanızda. Dumanaltı alanlardan uzak durun.


Toz Böcekleri
Toz böcekleri, kumaş ve halılarda yaşayan, gözle görülmeyen hayvancıklardır. Yatak ve yastığınızı toz geçirmeyen özel bir kılıfla kaplayın. En az 5 yılda bir eski yastıklarınızı yenileri ile değiştirin. Yatağınızdaki çarşaf ve yorganları her hafta sıcak suda yıkayın. Suyun ısısı 55 dereceden yüksek olmalıdır (ev tozları bu ısıda ölür). Yatağınızın tozlanmaması için, gündüzleri tüm yatağı kaplayan bir yatak örtüsü serin. Gece örtüyü başka bir odaya koyun.


Ev Hayvanları
Bazı insanlar tüylü hayvanların derilerinden dökülen maddeler veya kurumuş tükürüğe karşı alerjik olabilmektedir. Eğer sizin için de durum böyle ise; Hayvanınız varsa ona yeni bir ev bulun veya baştan evinize sokmayın. Bunu yapmak çok zor olabilir. Ama hayvanlara alerjiniz varsa, astımınızı kontrol altına almanın en iyi yolu bu olacaktır. Evinizde hayvan bulunmasına engel olamıyorsanız hiç olmazsa yatak odanıza sokmayın ve yatak odasının kapısını sürekli kapalı tutun. Yatak odanızdaki klima mazgallarına filtre taktırmayı deneyin. Evinizdeki halıları ve varsa mobilyaların üzerine attığınız kumaşları kaldırın. Bu mümkün değilse, hayvanı evde bunların olduğu odalara sokmayın.


Hamamböcekleri
Astımı olan birçok kişi hamam böceklerinin kuru döküntü ve dışkılarına alerjiktir. Yatak odanızda yiyecek bulundurmayın. Yiyecek ve çöpü kapalı kutularda bulundurun (gıda maddelerini asla dışarıda bırakmayın). Tuzaklar ve ilaçlar ile hamamböceklerini yokedin. Hamam böceklerini öldürmek için sprey kullanıyorsanız, koku geçene kadar o odaya girmeyin.


Ev Küfü
Damlayan musluk, boru ve diğer su kaynaklarını onarın. Küflü yüzeyleri çamaşır suyu içeren bir temizlik maddesi ile silin. Küflenmiş banyo perdelerini yıkayın veya yenileyin.


Duman, Kuvvetli Kokular ve Spreyler
Mümkünse odunlu soba, kerosenli ısıtıcı kullanmayın ve şömine yakmayın. Parfüm, talk pudrası, saç spreyi ve boya gibi kuvvetli koku ve spreylerden uzak durmaya çalışın.


Polen veya Açık Hava Küfleri
Alerji mevsimi süresince aşağıdakileri yapmaya çalışın: Pencereleri kapalı tutun. Mümkünse, öğlen ve öğleden sonra saatlerinde evde kalın ve pencereleri kapalı tutun. Polen ve bazı küf tipleri bu saatlerde çok yoğundur. Alerji mevsimi başlamadan önce astım tedavinizde herhangi bir ayarlama gerekip gerekmediği konusunda doktorunuza danışın.

Spor
Astımınız olsa da aktif bir yaşam sürebilirsiniz. Egzersiz, spor, oyun veya yoğun çalışma gibi aktivitelerde bulunurken astım semptomları yaşıyorsanız doktorunuzla görüşün. Egzersiz yapmaya başlamadan önce semptomları önlemek amacıyla herhangi bir ilaç alma konusunda doktorunuza danışın. Egzersize başlamadan önce 6 ila 10 dakika boyunca gerilerek veya yürüyerek ısının. Hava kirliliği ve polen düzeylerinin (polene alerjiniz varsa) yüksek olduğu zamanlarda açık havada çalışmayın veya başka bir aktivitede bulunmayın.


Soğuk Algınlığı ve Enfeksiyonlar
Soğuk algınlığı ve enfeksiyonlar astımınızı tetikliyorsa, kendinizi hasta hissettiğiniz zamanlarda nasıl bir tedavi planı uygulamanız gerektiği konusunda doktorunuz ile görüşün. Ayrıca aşağıdakileri deneyebilirisiniz: Grip aşısı olun. Bol bol dinlenin, dengeli beslenin, düzenli olarak egzersiz yapın, bol sıvı tüketin, ve soğuk algınlığı olanlardan uzak durarak sağlıklı kalmaya çalışın.


Hava
Soğuk ve rüzgarlı günlerde ağız ve burnunuzu bir atkıyla kapatın. Polen ve küf alerjiniz varsa, polen ve küf düzeylerinin yüksek olduğu günlerde sokağa çıkmamaya çalışın (hava raporlarını takip edin).


Diğer Tetikleyiciler
Sülfitli gıdalardan uzak durun: Örneğin, astım semptomlarına neden oluyorsa, bira veya şarap içmeyin, karides, kuru meyve, veya işlenmiş patates yemeyin. Diğer ilaçlar: Doktorunuza diğer bütün almayı düşündüğünüz tüm ilaçları söyleyin. Bunlara aspirin, nezle ilaçları, nonsteroidler (ibuprofen, naproksen) ve hatta göz damlası bile dahildir.

Astım - Semptomlar

Astımınız kontrol altında olmadığı zamanlarda neler yaşıyorsunuz? Nefes alırken ötme sesi mi çıkarıyorsunuz? Göğsünüzde darlık mı hissediyorsunuz? Çoğu astımlı hasta aşağıdaki klasik semptomların bir veya daha çoğunu yaşar:

Ötme Sesi - Nefes verirken çıkan ıslığa benzer ses.

Öksürük - Bir türlü kesilmeyen ve geceleri başlayan veya daha da kötüleşen bir öksürük

Göğüs Darlığı - Göğsünüzün çevresi halatla sıkılıyormuş gibi bir his

Nefes Darlığı - İncecik bir kamıştan nefes almaya çalışıyormuş, hatta hiç nefes alamıyormuş gibi bir his. Özellikle nefes vermekte zorluk.

Yukarıda sayılan semptomlar doktorunuzun önerdiği tedavi planına uymadığınız (hatta bazen uyduğunuzda bile) durumlarda oluşabilir.

Astımın temel gerçeği şudur: Astım hiç yakanızı bırakmayan sessiz ve sinsi bir rahatsızlık olabilir. Semptomlarınız olmadığı zamanlarda bile hava yollarınız daralmış ve iltihaplı olabilir. Bu yüzden de kendinizi iyi hissediyor olsanız bile astımı sürekli olarak kontrol altında tutmak büyük önem taşır. Tedavi edilmediği durumlarda, astımın uzun vadede akciğer işlevi kaybına yol açtığını gösteren kanıtların sayısı artmaktadır.

Astım - türleri


Astım, genelde astım semptomları veya nöbetlerine yol açan "tetikleyicileri" temel alan kategori veya gruplara ayrılır. Bu kategoriler veya astım türleri aşağıdaki gibidir:


Alerjik Astım
Alerjik astım, polenler veya hayvan dışkısı gibi alerjenlere karşı alerjik bir tepki olarak tetiklenir. Bu tip astım hastalarının kendileri veya ailelerinde alerji (örneğin, saman nezlesi) ve/veya egzema (kaşıntılı, kızartılı ve su toplaması gibi sonuçlar doğuran bir cilt problemi) geçmişi vardır.


Mevsimsel Astım
Alerjik astımın bir şekli olan mevsimsel astım, havaya polen bırakan ağaçlar, çimen ve çiçekler tarafından tetiklenebilir. Örneğin, bazı insanların astımı ilkbaharda bitkiler çiçek açarken daha kötü olur. Bazı insanlar ise yazın son dönemleri ve sonbaharın başlarında yapraklar küf tuttuğunda daha çok sorun yaşar.


Alerjik Olmayan Astım
Bazı astım hastalarının nöbetleri alerji kökenli olmaz. Bu kişilerin semptomları ve hava yollarında oluşan değişiklikler alerjik astımı olanlarla aynı olsa da, astımlarını tetikleyen şey alerji değildir. Ancak, astımı olan birçok kişi gibi, tütün dumanı, tahta dumanı, oda deodorantları, çam kokuları, taze boya, ev ve temizlik ürünleri, mutfaktan gelen kokular, iş yerinde bulunan kimyasallar, parfümler ve hava kirliliği gibi havadan solunan bir veya daha fazla alerjik olmayan rahatsız edici madde yüzünden astım nöbeti geçirebilirler. Nezle veya grip gibi sıradan solunum enfeksiyonları veya sinüs enfeksiyonu da semptomların ortaya çıkmasına neden olabilir. Egzersiz, soğuk hava, hava sıcaklığında ani değişimler, ve hatta gastroözofageal reflü bile alerjik kökenli olmayan astım hastalarının semptomlarını tetikleyebilir.


Spor/Egzersiz Kökenli Astım
Egzersiz kökenli astım, egzersiz veya benzeri fiziksel aktivitelerden tetiklenen astım semptomları anlamına gelir. Bu semptomlar genelde egzersiz esnasında veya hemen sonrasında fark edilir. Bu tip astım hastalarının kışın açık havada spor yapmaları özellikle yanlıştır.


Gece Astımı
Astımı olan her kişide olabilir. Gecenin ortasında, genellikle saat 2 ila 4 arasında kötüleşen astım semptomlarına bu ad verilir. Astım semptomlarının gece daha da kötüleşmesine neden olan şeyler arasında sinüs enfeksiyonları ve ev tozları, veya hayvan döküntülerinin neden olduğu burun akıntıları da sayılabilir. Vücut saatinizin de burada bir rolü olabilir. Vücudunuzun astımla savaşmak için ürettiği adrenalin ve steroid gibi maddeler sabah saat 4 ve 8 arasında en düşük düzeydedirler. Bunun sonucunda, astım semptomlarının bu saatlerde nüksetmesi daha kolaydır.

Astım - uyarılar

Çocuğunuzda astım olup olmadığını anlamak kolay değildir. Çoğu zaman basit bir soğuk algınlığı veya nefes yolu enfeksiyonu sonucu oluşan semptomlar astım ile karıştırılabilir. Eğer sizin veya eşinizin astımı varsa çocuğunuzda astım olma ihtimali normalden üç kat daha fazladır. Bunları aklınızda tutarak aşağıdaki olası astım semptomlarına dikkat etmeniz gerekir:

Ötme sesi (Nefes verirken göğüsten gelen ince ses) astımın habercisi olabilir ama aynı zamanda ciğerlerdeki başka bir problemden de kaynaklanabilir.

Özellikle ötme sesi ile birleşik kronik öksürük

Oyun oynarken veya oyundan sonra öksürme veya nefes almakta güçlük

Uykuyu bölecek kadar öksürme veya nefes almakta güçlük

Eğer yukarıdaki semptomlardan herhangi biri çocuğunuzda var ise mutlaka bunu doktoruna söyleyin.

Astım hakkında bilinmesi gerekenler

1. Normal bir yaşam sürdürebilirsiniz. Astım olmanız, sürekli astım semptomlarıyla yaşamanız gerektiği anlamına gelmez. Astımınız hakkında bilgi edinin ve doktorunuz ile görüşün.

2. Astımın iki ana boyutu vardır - daralma ve iltihaplanma. İkisi de astımda önemli rol oynarlar. Bunları kontrol altına alarak astım semptomlarınızın sıklığını ve hızlı etki eden inhaler kullanma gereksiniminizi azaltabilir, akciğer fonksiyonunuzu iyileştirebilir, ve astım nöbetlerinin sıklığı ve şiddetini azaltabilirsiniz.

3. Astımınızı tetikleyen unsurları belirleyin ve bunlardan mümkün olduğunca sakının. Tetikleyiciler, etrafta bulunan ve astım nöbeti geçirmenize neden olan rahatsızlık verici maddelerdir.

4. Daralma ve iltihaplanma tedavisi için ilaçlar mevcuttur. Daralma ve iltihaplanmayı tedavi ederek astım semptomlarınızı azaltabilir ve astım nöbetlerinizi önleyebilirsiniz.

5. Günlük tedavi planınıza uyarak hareket etmeniz çok önemlidir. Doktorunuzla birlikte, astımınızı etkin bir şekilde kontrol altında bulundurmak için bir plan geliştirmeniz gerekir. Bu plan astım semptomlarınızın ve peak flow ölçümlerinizin günlük bazda izlenmesine dayalı olarak, astımınızı nasıl tedavi edeceğinize dair özel talimatlar içerir. Şunu unutmayın, semptomlarınızın geçmesi astımınızın da geçtiği anlamına gelmez. Tedaviniz astımınızı kontrol altında tutmaya ve bu sayede normal bir yaşam sürdürebilmenize yöneliktir.

Astım tedavi yöntemleri


Günümüzde astım tedavisi, enflamasyonu ve havayollarının çok fazla daralmasını önlemek üzerine odaklanmaktadır. Yani, ataklarınızı başlamadan durdurabilmeniz hedeflenmektedir.

Sizin durumunuzu göz önüne alarak, doktorunuz size gerekli tedaviyi önerecektir. Düzenli izleme, tetikleyici faktörlerin anlaşılması ve doktorunuzla iletişim kurma aracılığıyla astımınızın kontrol altına alınması, hergün sağlıklı nefes almanıza yardımcı olacaktır. Astım tedavisinde kullanılan ilaçların iki türü vardır:

Tüm hastalarda yakınmalar başladığı anda hemen alınacak şikayet giderici (rahatlatıcı) ilaçlar (kısa ve uzun etkili bronkodilatörler).

Hastaların çoğunda gerekli olan, yeni krizlerin gelmesini önleyen havayolları çeperlerindeki iltihabı tedavi eden koruyucu ilaçlar (anti-enflamatuarlar).

Size uygun tedavi yöntemi için doktorunuza danışın.


Haplar ve Inhaler'ler
Astımı olan kişilerin nefes yolu ile çekilen ilaçlar ile yutulan tabletler arasındaki farkları bilmesi önemlidir. Astım "lokalize", diğer bir deyişle vücudunuzun belirli bir bölümünü ilgilendiren bir durumdur. Bu bölüm ciğerlerinizdir. Nefes yolu ile içe çekilen ilaçlar doğrudan ihtiyaç duyulan bölüm olan ciğerlere ulaştığından çoğu doktor bu tür ilaçları tercih etmektedir. Lokal tedavilere bir örnek vücudunuzun tahriş olmuş bir bölgesi üzerine sürdüğünüz deri kremleridir. Nefes yolu ile içe çekilen ilaçla astım tedavisi de buna benzer.
Yutulan tabletler ise "sistemik" ilaçlardır. Bu yoldan alınan ilaçlar kan dolaşımın sayesinde vücudunuzun her tarafını dolaşır.


Inhaler kullanımı

İnhaler'inizi Kullanma Şekliniz Önemlidir
Geleneksel ölçülü doz inhaler'ler (ÖDİ) yaklaşık 40 yılı aşkın bir süredir astım tedavisinde kullanılmaktadır.

Diğer her şey gibi, maksimum faydanın elde edilebilmesi için inhaler'in doğru kullanılması gerekir.

İnhaler'i Kullanma Tekniğiniz Nasıl?
Araştırmalar ölçülü doz inhaler kullanan insanların yarısından fazlasının ölçülü doz inhaler'leri yanlış kullandıklarını göstermektedir. En büyük sorun, koordinasyon sıkıntısı çeken çok küçük çocuklar ve yaşlı yetişkinler tarafından yaşanmaktadır. Ölçülü doz inhaler tekniğinizin aşağıdaki aşamaları içerdiğinden emin olun:
1. ÖDİ'nin kapağını çıkarın.
2. ÖDİ'yi çalkalayın.
3. Derin bir nefes alıp, nefesinizi yavaşça sonuna kadar verin.
4. ÖDİ'yi dik tutarak başınızı hafifçe arkaya eğin.
5. ÖDİ'yi ağzınıza yerleştirerek nefes almaya başladıktan sonra metal tüpe basın.
6. Yavaş ve derin soluk almaya devam edin.
7. Nefesinizi 10 saniye tutun.
8. Sonra nefesinizi yavaş ve sakin bir şekilde burnunuzdan verin.
9. İkinci kullanım için 30 - 60 saniye bekleyip, aynı işlemleri yineleyebilirsiniz.


Spacer Yardımcı Olabilir
Spacer, geleneksel ölçülü doz inhaler'in kullanımını kolaylaştırmak için bir eklenti olarak geliştirilmiştir. Spacer ağızlığa takılır. İlaç dozu spacer'ın tüpüne bırakılır. Oradan ilaç nefes ile çekilir - böylece ilacın bırakılması ve nefes almak arasında koordinasyon sağlamaya gerek kalmaz.


Spacer kullanımına yönelik notlar
Düzenli olarak değiştirin. Spacer'lar kullandıkça eskirler.
Düzenli olarak yıkayın çünkü ilaç iç kısmına yapışabilir. Yıkadıktan sonra kendi halinde kurumaya bırakın. Spacer'ı bezle silmek, ilacın yapışmasına neden olan, istenmeyen elektrostatik reaksiyonu artırır.
Spacer'lar nemin yüksek olduğu ortamlarda iyi çalışmayabilir. Gerekiyorsa, doktorunuza başka ne kullanabileceğinizi sorun.


Tedavi planınıza uyun
Siz ve doktorunuz nasıl bir tedavi planı üzerinde anlaşırsanız anlaşın, bu plan yalnızca uyduğunuz ölçüde işe yarayacaktır! Özellikle semptomlarınızın olmadığı günlerde ilaçlarınızı almanız gereken zamanları hatırlamaya ihtiyaç duyabilirsiniz. Buzdolabının üzerine not yazmayı deneyin ya da ilacınızı günde iki kez almanız gerekiyorsa inhaler'ınızı diş macununuzun yanına koyun ve dişlerinizi fırçalamadan önce kullanın. Dışarı çıkarken acil durum inhaler'inizi yanınıza almayı hiçbir zaman unutmayın. Acil durum inhaler'inizi anahtarlarınızın yanına koyun, böylece dışarı çıkmaya hazır olduğunuz bilerek güvenle evden ayrılabilirsiniz.

Kuru-Toz Inhaler Kullanımı
Araştırmalar ölçülü doz inhaler kullanan insanların yarısından fazlasının ölçülü doz inhaler'leri yanlış kullandıklarını göstermektedir. Bazı insanlar nefes alma işlemini ilacı püskürtecek hareket ile aynı anda yapma konusunda sıkıntı çekmektedir. Bazıları ise metal kutuyu çalkalamayı unutmaktadırlar. Ne yazık ki "yanlış ateşleme" yapmanın da birçok yolu vardır. Inhaler'ınızı ilk başta doğru kullansanız bile, zamanla kötü alışkanlıklar edinebilirsiniz.

DISKUS®, Turbuhaler ve Aerolizer gibi kuru-toz inhaler'ler ilaç kullanımındaki hataları büyük ölçüde azaltırlar.

Astım ve alerji

Kaşıntılar, döküntüler, kabarıklıklar, ter basmaları... Tenimize dokunur dokunmaz incitiyor allerji. Ya astıma ne demeli. Allerjik astım konusunda yıllardır çalışmalar yapılmasına rağmen günümüz insanının kendi sağlığına gerekli önemi göstermemesi, bu hastalığı bir türlü gündemden düşürmemektedir.

Allerji, vücuda giren bir maddeye (allerjene) karşı bağışıklık sistemi aracılığı ile vücudun, herhangi bir bölgesinde reaksiyon oluşturması olarak tanımlanabilir. Bu maddeler; besinler, yumurta akı, inek sütü, narenciyeler, muz, polenler, çiçek tozları, evcil hayvan türleri, ev tozları, küfler, arı zehri, sigara dumanı, parfümler, sabunlar, deterjanlar, yünlü giysilerdir.

Allerjik maddeler vücutta çok farklı reaksiyonlara neden olabilir. Üst solunum yolları tutulduğunda, burun akması, sinüzit, orta kulakta sıvı, boğaz ağrısı, burun arkasında akıntı, tekrarlayan ve iyileşmeyen öksürükler ortaya çıkar. Alt solunum yolu tutulduğunda ise astıma neden olur. Bu durumda sindirim sisteminde şişkinlik, kusma, sulu bazen de kanlı ishaller oluşturabilir. Deri tutulumu olursa ürtiker, egzema, yüzde ve gözde şişmeye sebep olur.


Allerjik maddeler her insanda allerjiye sebep olur mu?
10 çocuktan 1 veya 2si hayatının bir döneminde allerjik reaksiyon gösterir.

Alt solunum yolu tutulmasıyla ortaya çıkan astım nasıl bir hastalıktır?
Astım, duyarlı kimselerdeki ataklarla giden, kronik iltihabi bir akciğer hastalığıdır.

Atakları neler ortaya çıkarır?
En sık sebebi ev tozları ki bunun allerjik olmasının nedeni bu tozun içinde yaşayan mite denilen küçük böceklerdir. Polenler, küfler, hayvan tüyleri, viral enfeksiyonlar, sigara dumanı, hava kirliliği, aşırı sıcak, soğuk, aşırı nem, stres, ağır egzersiz diğer sebeplerdir.

Astımlı çocuklarda hastaların şikayeti nedir?
Öksürük, hırıltılı solunum, nefes almada zorluk başlıca bulgulardır.

Kimlere astımlı denilebilir?
Özellikle gece ortaya çıkan tekrarlayan öksürük, hırıltılı solunum, nefes almada zorluk gibi şikayetleri olan hastalarda, eğer aile öyküsü varsa ve nefes açıcı ilaçlara iyi yanıt alınıyorsa astım tanısı kolayca konulabilir.

Gizli astım var mıdır?
Yukarıdaki şikayetlerden sadece inatçı geçmeyen öksürüğü olan hastalar, bronş genişletici ilaçlara iyi yanıt verirse bu hastalara gizli astım denilebilir.

Astım özellikle bazı ailelerde daha sık mı görülür ?
Normalde toplumdaki sıklığı yüzde 3 ile 20 arasındadır. Fakat anne veya babadan birisi astımlı ise görülme sıklığı yüzde 25e, ikisi de hastaysa yüzde 50ye yükselir.

Allerjik ve astımlı hastalara tanı için hangi testler yapılabilir?
6 aylıktan sonra kanda allerji testi (IgE), dokuz yaşından sonra ise cilt testleri, burun salgısı incelemeleri yapılabilir.

Hastaların tedavisi nasıl yapılır?
Tedavi çok yönlüdür. Hastalığın belirtilerinin görüldüğü andaki ilaçlı tedavi ve koruyucu tedavi iki ana başlığı oluşturur. Nefes darlığı ciddi olan hastalar yatırılarak tedavi edilmelidir. Koruyucu tedavi olarak en önemlisi allerjik maddelerden uzaklaştırmaktır. Allerjik besinleri yedirmemek, polenlerin olduğu dönemlerde gündüz ve rüzgarlı havalarda çıkılmamak, evde çiçek ve hayvan bulundurmamak, sigara içilmemek, ortamdan tozları uzaklaştırmak, tüylü ve yünlü kıyafet ve eşyaları kaldırmak alınabilecek bazı önlemlerdir. Uzun etkili koruyucu ilaçlar ve aşılar ile uzun vadeli tedavi de yapılabilir. İlk 6 ayda yanıt verirse tedavi 5-6 yılda yapılır. Astım önemli bir hastalıktır. Eğer iyi tedavi edilir ve senede altıdan daha az hafif atak geçirirse genelde buluğ çağında iyileşir. Fakat ağır atak geçirir ve iyi tedavi edilmezse kalıcı astım gelişir. Bu nedenle yukarıda bahsedilen şikayetleri olan hastalar astım açısından incelenmeli, gerekirse koruyucu tedavi veya aşı tedavisine alınması gerektirmektedir.

Çevre kirliliği ve astım

Çevresel faktörler, alerjenler ve çocukluk çağında geçirilen viral enfeksiyonların, astımı tırmanışa geçirdiği bilinmektedir.

Astım bir halk sağlığı sorunudur. Astımda nefes yolları çevresel değişikliklere karşı hassaslaşır, öksürük ve hırıltılı solunum ortaya çıkar.

“Çevresel faktörler, alerjenler ve çocukluk çağında geçirilen viral enfeksiyonlar, astımı tırmanışa geçirir. Astımda, nefes yollarında, mikrobik olmayan iltihaba bağlı şişme yaşanır. Nefes yollarındaki kaslarda daralma nedeniyle nefes yolları tıkandığından, solunum zorlaşır. Astım atağını, çevre kirliliğinin yanında, gribal enfeksiyon, alerjenler, sigara dumanı, hava kirliliği, kimyasal maddeler, üzüntü, stres, bazı ağrı kesiciler, tansiyon düşürücü ilaçlar da artırır.”

Astım yakınmaları saatten saate, günden güne farklılık gösterir, yakınmalar kişiden kişiye de değişiklik göstererek yaşamı olumsuz etkiler.

Astımın topluma zararını önlemek için, yakalanmayı kolaylaştırıcı faktörleri azaltma yoluna gidilmesi gerekmektedir, çocuklarında astım gelişmesini istemeyen ailelerin, evde yemek pişirirken yemek dumanlarının solunulan havaya yoğun şekilde karışmasına izin vermemeleri gerekmektedir, mutfakta mutlaka uygun bir aspiratör bulunması ya da en azından pencerelerin açık tutulması gerekir.


250 bin astımlı var
İstanbul’daki hasta sayısı Avrupa standartlarının altında....

İstanbul Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı tarafından 20 kişilik bir ekiple yapılan araştırmada İstanbul’daki solunum yolu hastalıklarının sıklığı ve nedenleri incelendi.

İstanbul Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı tarafından yapılan bir araştırmada, İstanbul`da yaklaşık 250 bin kişinin astım hastası olduğu belirlendi. Araştırmada, İstanbul`da astımın görülme sıklığı yüzde 2.4 olarak saptandı. Avrupa Birliği Solunum Hastalıkları araştırması çerçevesinde 20 kişilik bir ekiple, İstanbul`daki astım, kronik bronşit ve diğer solunum yolu hastalıklarının sıklığı ve nedenleri araştırıldı. Araştırma için hava kirliliğinin en yoğun olduğu İstanbul`un Eyüp ilçesi ile Karadeniz`den temiz rüzgar alan Beykoz seçilmiş.Buna göre İstanbul`da 250 bin astımlı hasta var.

Bu rakam Avrupa standartlarının altında bir rakam. Bilinenin aksine hava kirliliğinin astım sıklığı üzerinde belirgin bir etkisi olmadığı görüldü. Kronik bronşitte durum farklı. Sigara ve hava kirliliği hastalığa yol açan en önemli iki etken. Astımın en büyük nedeni ev tozu akarları ile LPG gazıyla çalışan ev gereçleri.

Türkiye`deki alerjik astım hastalarının yüzde 70`inde ev tozu akarı alerjisi var .Astımlı ev hanımları mutlaka mutfaklarını 24 saat havalandırmalı ve LPG ile çalışan ocaklarının üzerine aspiratör taktırmalıdır.

Astım Nedir?
Astım akciğerlere kadar olan hava yollarını ( Bronşlar ) etkileyen bir hastalıktır. Bu hava yolları soluduğumuz havayı burundan itibaren akciğerlere kadar ulaştırır. Sağlıklı bir kişide bu soluma olayı kolayca gerçekleşir. Astımlı bir kişide ise bazı dönemlerde soluma zorluğu meydana gelir. Astım atağı sırasında bronşlar ( hava yolları ) daralır ve havanın geçişi zorlaşır. Bu hava yolu daralmasının bazı nedenleri vardır.

Bunlar:
• Bronşları çevreleyen kasların kasılması sonucu hava yollarının daralması
• Bronşun içini saran zarın şişmesi
• Hava yollarında mukus ( sümük - balgam ) adı verilen yapışkan bir salgının aşırı salınması ve bu salgının hava yollarını yer yer tıkaması

Astım Nöbetinin Belirtileri Nelerdir?
Bronşlar daraldığı zaman solunum işini yapmak için daha büyük çaba sarf edilir. Akciğerlere giren hava daralan bronşlardan dışarı çıkarken zorlanır. Hasta bunu nefes darlığı veya göğüste sıkıntı şeklinde ifade edebilir. Bu sırada hasta ıslık sesine benzer (vızıltı) bir ses çıkarır. Akciğere girmiş hava daralmış olan bronşlardan dışarı çıkarken, hasta aşırı zorlanırsa, normalde soluma ( nefes alıp verme ) işi için kullanılmayan boyun, göğüs, omuz ve karın kaslarını kullanır ve daha sık solur.

Astımın Bulguları Nelerdir?
• Öksürük.
Astımın sık bir bulgusudur. Özellikle gece öksürüğü olur. Egzersiz, soğuk hava öksürüğü arttırabilir. Hava yollarındaki mukus birikimi ve bronşları çevreleyen kasların kasılması nedeni ile olur.

• Vızıltı.
Astım nöbetinin sık karşılaşılan bir bulgusudur. Akciğerdeki hava daralmış bronşlardan dışarı çıkarken zorlandığı zaman nefes verirken duyulur.

• Sık Soluma.
Astım nöbeti sırasında daralmış ve içi mukus ile dolmuş bronşlarda soluk alıp verme işi zorlaştığından hasta daha sık nefes alıp verebilir. Bunu saptamak için çocuğunuzun 60 saniye içinde kaç kez nefes alıp verdiğini sayın; bulduğunuz sayıyı normalde iyiyken olan dakikadaki solunum sayısı ile karşılaştırın.

• Göğüs Duvarı Derisinde Çekilmeler.
Daha ağır astım nöbetlerinde görülen bir bulgudur. Göğüs duvarında kaburgalar arasındaki deri ve boynun önündeki deride içe çekilmeler olabilir. Bu bulgu saptandığında hemen hastaneye başvurunuz.

Astıma neden olan durumlar ( uyaranlar ) nelerdir ?
Astımın sebebi tam olarak bilinmese de bu hastalıkta hava yollarının bazı uyaranlara aşırı duyarlı olduğu bilinmektedir. Bu uyaranlar hava yollarını uyararak astım atağı oluşumuna neden olurlar. Bu uyaranları şöyle sıralayabiliriz:

1. Allerjenler ( allerjiye neden olan maddeler )
Normal kişilere hiçbir zararı olamayan allerjenlere, allerjik astımı olan bir kişi maruz kalınca bir allerjik reaksiyon olur. Bu reaksiyon sırasında tahriş edici bazı kimyasal maddeler yapılır ve hava yollarındaki dokuların içene salınır. Kişi hem allerjik hem de astımlı ise astım atağı geçirir. Bu allerjenlerin bazıları şunlardır:
• Ev tozu, ev tozu akarları ( böcekler )
• Çiçek tozları ( polenler )
• Küf
• Hayvan tüyü

2. Enfeksiyonlar
Solunum yolu enfeksiyonları ( grip, nezle ) astımlı kişide hava yollarını uyararak astım atağına neden olabilir. Bu enfeksiyonlar okul ve / veya kreşe giden çocuklarda sıktır.

3. Hava değişimi
Mevsim değişimi, hava ısısının değişmesi ( özellikle soğuk hava ) ve nem oranının artması, astımlı bir kişide hava yollarını uyararak astım atağına neden olabilir

4. Egzersiz
Astımlı bir kişide egzersiz hava yollarını uyararak astım atağına neden olabilir. Koşma gibi, daha fazla enerji tüketimine nedenolan yoğun egzersiz türleri, birkaç dakika içinde bir astım atağına neden olabilir. Ancak bu nedenle astımlı çocuklarda egzersizinengellenmesi söz konusu değildir. Egzersiz öncesi uygun ilaç alımı ile astım atağı önlenebilir. İyi tedavi edilen astımlı bir çocuktaegzersiz sonrası belirtiler olmamalıdır. Oluyorsa tedavi planının düzenlenmesi için bu durumu doktorunuza bildiriniz.

5. Irritanlar ( tahriş ediciler )
Bazı maddeler duyarlı olan bronşları tahriş edebilir. Bu maddeler şöyle sıralanabilir: Sigara dumanı, hava kirliliği, saç spreyleri, parfümler, temizlik maddeleri ve keskin kokular. Astımlı bir kişinin yaşadığı evin içinde hiç kimsenin sigara içmesine izin verilmemelidir.

Astımda olabilecek komplikasyonlar nelerdir ?
• Astım genellikle akciğerlerde kalıcı hasar yapmayan bir hastalıktır. Hastalık çok uzun yıllardan beri var olsa da uygun tedavi ile akciğer fonksiyonları normale yakın olarak korunabilir.
• Astımda sorun bronşlarda olmasına rağmen bir çok astımlıda üst solunum yolları (burun, boğaz, sinüsler) ve kulaklar ile ilgili problemler eşlik edebilir. Astımlı çocuklarda sıklıkla kronik burun tıkanıklığı olur ve buna bağlı olarak kulak enfeksiyonları ve sinüzit meydana gelir. Buruna yönelik uygun tedavi ile (burun temizliği ve doktorun önerisi ile diğer bazı ilaçlar) bu durumların olması önlenebilir.
• Astım bazı psikolojik problemlere neden olabilir. Ağır astımı olan çocuklarda okul devamsızlığı, spor etkinliklerine katılamama ve astım atağı sırasında acil olarak hastaneye başvurular bu duruma neden olabilir. Uygun tedavi alan bir çocukta astım kontrol altına alınarak bu problemlerin olması önlenebilir.

Alerjiyi önlemenin yolları
ÇOCUĞUN YANINDA SİGARA İÇİLMEYECEK
Evlerinde sigara içilen çocukların astım olma riskinin önemli ölçüde artığı bildiriliyor. Sigaranın alerji riskini artırdığı araştırmalarla kanıtlanmasına rağmen, ebeveynlerin çoğu sigara içmekten vazgeçmemektedirler.

EN AZ 4 AY EMZİRİLECEK
Annelerin bebeklerine en az 4 ay sadece anne sütü vermeleri bebeğin ileride astım olma riskini azaltmakta bu nedenle ailede alerjisi olan kişiler varsa, 6 ay ek gıda vermeden emzirme önerilmektedir.. İngiltere’de yapılan bir araştırmada, 4 aydan daha az emzirilen çocuklar ile 4-6 ay emzirilen çocuklar karşılaştırıldığında, ilk gruptan astım olanların sayısının daha yüksek olduğu ve bu hastalığa daha erken yakalandıkları tespit edilmişti. Yumurta ve fıstığın, alerji olma riski yüksek olan çocuklara 3 yaşından itibaren verilmesi önerilmektedir.Nörodermatit, egzama ve atopik dermatit gibi hastalıklar görülen bebeklerin annelerinin eğer emziriyorlarsa yumurta, fıstık ve balık yememeleri, emzirmiyorlarsa da süt proteini hidrolize edilmiş hipoallerjen (HA) mamalar kullanmaları gerektiği vurgulanmaktadır

Evcil Hayvan Riskli Değil
Çocuğun, erken yaşlarda evcil hayvanla teması halinde alerji riskinin artmadığını belirtilmekte olup İsveç’te e yapılan bir araştırmaya göre, erken yaşlarda hayvanlarla içli dışlı olan çocukların alerjik sinüzit ve astıma yakalanma oranı daha düşük.

Akarlara Karşı Yastık ve Yorgan Yıkanacak
Ev tozunda bulunan “akar” adı verilen 0.1-0.5 mm çapındaki küçük hayvancıklar da alerjiye neden olabilir, bu akarların çoğalma yerleri özellikle yatak ve yorganlardır. Akarlara karşı alerjisi olan kişilerin, yatak ve yorganlarını sık sık 55 derecede yıkamaları gerekmekte, akarların yüzeye çıkmasını engelleyen özel yatak koruyucularının da etkili olduğu bildirilmektedir.

Astım ve alerjik hastalıklar neden baharda daha sık görülmektedir?
Hem bahar mevsimi hem mevsim değişiklikleri birçok hastalığın daha çok görüldüğü dönemlerdir. Mide hastalıkları oluşumu, kalp hastalıkları oluşumu, pek çok hastalık mevsim değişikliği olan dönemlerde daha çok ortaya çıkıyor. Bunlardan bir tanesi de astım ve alerjik hastalıklar. Burda pek çok faktörün rolü olması muhtemel. Bir tanesi havayla ilgili olan değişiklikler. Yani havaların ısınması. Atmosfer basıncındaki değişiklikler. Soluduğumuz havadaki nem miktarındaki farklılıklar ve yine bu mevsimde soluduğumuz havaya karışan bitkilere ait polenlerin burda önemli rolü var. Bunun yanında bir de vücudumuzda birtakım değişiklikler oluyor veya olamıyor belkide. Çünkü vücudumuzda pek çok hormonlar var. Bunların salgılanmasında gecenin, gündüzün ve mevsimlerin çok önemli rolü var. Keza bağışıklık sistemimiz doğrudan doğruya dış etkenlerden etkileniyor. İşte bahar mevsiminde, astımın, alerjik hastalıklarının çok sık görülmesinde, hastaların şikayetlerinin artmasında hem bu atmosferdeki mevsimlerdeki değişiklikler hem de vücudumuzun buna uyum sağlayamamasının rolü olduğu düşünülüyor.

Görülme Sıklığı
Astımın görülme sıklığını erişkinlerde ve çocuklarda diye ayırmak lazım. Çünkü oranlar çok farklı. Ülkemizde son yıllarda bu konuda pek çok çalışma yapıldı. Bunu da özet olarak söyleyecek olursak, ilkokul çağındaki çocuklarda astım görülme oranı ortalama olarak Türkiye’de yüzde 10 civarında. Buna karşılık erişkinlerde astımın görülme oranı ise yüzde 5. Tabi ülkemiz çok büyük bir ülke biliyorsunuz, çok farklı coğrafi bölümler var, deniz kenarında olanlar var, yüksek dağlarda yaşayanlar var.. Sanayileşmenin çok farklı olduğu bölümler var. Burda oranlar hep değişiyor. Ama genel olarak buna bakacak olursak, ortalama olarak çocukluk çağında, ilkokul çağındaki çocuklarda yüzde 10, erişkinlerde ise yüzde 5 diyebiliriz.” Metropollerde yaşamanın bu anlamda bir risk faktörü olduğunu araştırmalar da doğruluyor. Astım hastalığı, hem Türkiye’deki yapılan araştırmalarda hem yurt dışında yapılan araştırmalarda sanayileşmenin yoğun olduğu ülkelerde, sanayileşmenin yoğun olduğu şehirlerde çok daha fazla görülüyor. Burdaki insanların şikayetleri çok daha fazla oluyor.

Kalıtsallık
Astımın ortaya çıkabilmesi için hem kalıtsal bir yatkınlık olması lazım, hem de buna çevresel faktörlerin katkıda bulunması gerekiyor. Bu kişide kalıtsal bir yatkınlık varsa tabi burda kişinin yapacağı herhangi bir şey yok. Ama bu kişi kendisini olumsuz çevresel faktörlerden koruyarak astımdan pekala korunabilir. Bunun başında da hava kirliliği geliyor. Bu hem dış hava kirliliği, yani sokaktaki havanın kirliliği anlamında hem de zamanımızın çoğunu artık kapalı mekanlarda geçiriyoruz. Bu içinde bulunduğumuz mekanların havasının kirliliği çok önem kazandı. Sigara içilmemesi çok önemli. Sigara içilen ortamlarda bulunmak da aynı şekilde sigara içiyormuş gibi insanlardaki duyarlılığı artıran bir faktör. Onun için sigara içilen ortamlarda bulunmamak gerekiyor. Diyetimiz çok önemli bir faktör. Son yıllarda özellikle bu antioksidan dediğimiz maddeleri A ve C vitaminlerini içeren diyetle beslenmenin, balık etini fazla tüketmenin hem astıma hem diğer alerjik hastalıklara karşı koruyucu etkisinin olduğu anlaşıldı. Böyle beslenen insanlarda alerjik hastalıklara karşı vücut kendini daha iyi savunuyor, daha iyi koruyabiliyor.

Polenler
Astıma ve diğer alerjik hastalıklara, özellikle saman nezlesi denilen hastalığa yol açan alerjenlerin başında polenler geliyor. Polen dediğimiz şey çiçek tozları. Çiçeklerin üremesine yarayan, onların çoğalmasını sağlayan küçük tanecikler. İşte duyarlı insanlarda bu polenler de hem saman nezlesine hem de astıma yol açabiliyorlar. Türkiyemiz bitki örtüsü bakımından çok zengin, çok geniş büyük bir ülke. Çok zengin bir bitki örtüsü var ve bu bitkilerin pek çok poleni var. Fakat her polen alerjiye yol açmıyor. Polenleri basitçe ikiye ayırabiliriz. Bir tanesi büyük olan polenler, ağır olan polenler. Bunları zaten solunum yollarıyla almak mümkün değil, bunları böcekler bitkiden bitkiye taşıyorlar. Bizim için esas alerjik hastalıklar bakımından önemli olan havaya karışan ve boyutları çok küçük olan polenler. Ülkemizde bitki örtüsü çok zengin. Fakat Türkiye’de özellikle çayır polenleri, hububat polenleri ve yöreye göre çeşitli ağaç polenlerinin alerjik hastalıkların ortaya çıkmasında büyük önemi var. Gelişmiş ülklerde hem hava tahmin raporlarında hem gazetelerde o dönemdeki polenlerin miktarları bildiriliyor ve insanllar uyarılıyor. Ama Türkiye’de henüz böyle bir çalışma yapılmadı. Böyle bir uyarı yapılmıyor. Polenler, atmosfer şartlarıyla yakından alakalı olarak atmosferdeki sayıları değişiyor. Özellikle sabahın erken saatleri bu bakımdan çok önemli. Kuru ve rüzgarlı havalar çok önemli. Ve de tabi polene yakın olan ortamlar çok önemli. Gerçi polenler rüzgarın etkisiyle çok uzak mesafelere, kilometrelerce uzaklara gidebiliyorlar. Ama tabi o kaynağa ne kadar yakınsanız solayacağınız polen sayısı da o kadar fazla olacaktır.

Kapalı Mekan Kirliliği
Gerçekten de bu astımlılarda ve diğer alerjisi olanlarda nevakarları denen yaratıkların çok önemli rolü var. Çoğunda rastlanan alerji nevakarları.. Bunlar çok küçük yaratıklar. Daha çok sıcak, rutubetli ortamlarda görülüyorlar ve özellikle de halı gibi, yatak şiltesi gibi, koltuk, kanepe gibi ortamlarda yoğun olarak çoğalma imkanını buluyorlar. İşte insanların günümüzde de vakitlerinin çoğu hep evde geçtiği için özellikle çocukların, gün içinde yoğun olarak bu alerjenlerle karşılaşıyorlar ve genetik bir yatkınlığı da varsa bu insanların, zamanla bu akarlara karşı onlarda bir duyarlık hali ortaya çıkıyor.
Çarşaf, yorgan, bunların yıkanması bu anlamda alınacak bir önlem Fakat tabi yatağı, şilteyi yıkamak mümkün değil, halıyı da yıkamak mümkün değil. Bunlar 55-60 derecenin üzerinde yaşamıyorlar. Onun için yıkanabilen giysileri akarlardan böyle ısıtılmış sularda yıkayarak arındırmak mümkün. Ama bir yorganın, bir koltuğun tabiki yıkanması mümkün değil. Evin iyi havalandırılması bu bakımdan çok önemli. Bir de bu akarları öldüren veya onların alerji yaratan dışkılarındaki proteinleri bozan birtakım kimyasal maddeler var. Bunların uygulanmasıyla da özel durumlarda akarlardan olan alerjileri bir miktar azaltmak mümkün.

Katkı Maddeleri
Bir başka önemli konu da yiyeceklerde kullanılan katkı maddeleri. Yiyeceklerin uzun süre dayanması için geliştirilen birçok katkı maddesi var. Kullanılış amaçları gene insan sağlığı için ama duyarlı kişilerde yan etkileri olabiliyor. Türkiye’de 180 civarında katkı maddesi kullanıldığı söyleniyor .Yiyeceklerin bozulmasını engellemek için katılan maddeler var, özellikle sülfürler. Bunlar, bu yiyecekleri tüketen insanların vücudunda kükürtdioksite dönüşerek hakikaten astım krizlerine yol açabiliyor. En çok astım krizlerine yol açan maddeler bunlar. Bir de bunun yanında gıdaları renklendirmek için kullanılan çeşitli boyalar var. Bunların olumsuz etkisi olabiliyor. Veya tat vermek için kullanılan bir tür baharatlar var. Özellikle Çin mutfağında çok kullanılan bir baharat vardır, glutamat diye. Bunun da duyarlı insanlarda böyle ciddi astım krizlerine yol açabileceğini biliyoruz. Astımlı hastalara, alerjik olan insanlara mümkün olduğu kadar doğal şekilde hazırlanmış gıdalarla beslenmeleri öneriliyor.

Tedavi ve Sonuç
Alerjik hastalıkların herhangi bir tedavi yöntemiyle tamamen ortadan kaldırılmasının, yok olmasının mümkün olmadığı belirtilmektedir.Çünkü bu genetik bir hastalıktır. Ve astım ve alerjik hastalıklarının oluşmasındaki genetik bozukluk da pek çok genin kontrolü altında. Yani tek bir gene müdahaleyle bu işin çözülmesi söz konusu değil. Ve şu aşamada genetik yolla bir müdahale yapılamıyor. Uygulanan tedaviler hastalığın tekrarlamasını, belirtilerin şiddetli olmasını önlemeye yönelik tedaviler. Burada da çeşitli yöntemler var. Bunlardan bir tanesi aşı tedavisi denen tedavi. Şimdiye kadar bu tedavi hep iğne şeklinde yapılırdı. Son yıllarda bunun ağızdan damla şeklinde olan şekilleri de ortaya çıkmaya başladı. Tüm bu tedavilerde amaç, kişinin vücudunun duyarlılığını o maddeye karşı azaltmak. Hakikaten hastalar iyi seçilirse bu tedavi düzenli yapılırsa, sabırla yapılırsa bundan hastaların önemli bir kısmı çok iyi fayda görüyorlar. Tabi bu hiçbir zaman hastalığın tamamen geçtiği anlamına gelmiyor. O genetik duyarlılık kişi yaşadığı müddetçe onunla beraber yaşayacaktır. Fakat düzenli tedavi olan hastalarda hem alerjik hastalıkların hem astımın belirti vermesi önemli ölçüde önlenmiş ve kişi normal bir insan gibi bir yaşam sürme şansına sahip olmuş oluyor.

İlaçların yan etkileri
Birçok ilaç anne sütüne geçiyor, geçmeyen hemen hemen yok gibi. Ama bizim astım tedavisinde kullandığımız ilaçların önemli bir kısmı, ağırlığı hep nefes yoluyla, halkımız bunlara fısfıs diyor veya bunların toz şeklinde olanları var. Bunların hem içindeki miktar, ilaç miktarı, dozu çok düşük. Hem de bunlar tamamen kana geçmiyorlar. Yani lokal olarak solunum yollarında etki gösteriyorlar ve bugünkü verilerimize göre böyle solunum yoluyla kullanılan ilaçlarla bebek emziren annenin herhangi bir olumsuzlukla karşılaşması söz konusu değil. O ilaçlarını güvenle kullanabilirler. Ama hap veya iğne şeklinde alınan ilaçlar tabii ki kana ve süte geçecekleri için çocuğun bundan etkilenmesi söz konusu.

Korunma
Tedavinin en önemli parçası bir kere baştan kişinin duyarlı olduğu, ona dokunacak olan faktörlerden mutlaka ciddi bir şekilde korunmasını sağlamak gerekiyor. Bunun yanında yapılan ilaç tedavilerinde tabi hem kullanılan madde ilacın bir yan etkisinin olması da söz konusu. Kortizon’un sprey şeklinde, solunum yoluyla kullanılan bir şekli var. Ve bunun çok uzun süre kullanılsa bile ne kilo algılayıcı ne de vücudun başka bir yerine önemli bir yan etki yapacak özelliği yok.

Spor
Birçok hasta çocuğuna astım teşhisi konduğu zaman hemen doktordan işte rapor almak ister beden eğitimi dersine girmesin diye. Halbuki astımlı bir hastanın, astımlı bir çocuğun spor yapması, egzersiz yapması zararlı değil. Ama tabi bunun bilinçli olması lazım, mesela yağmurlu havada çocukları görüyoruz top oynuyorlar, koşturuyorlar. Yahut tozlu ortamlarda oynuyorlar. Bu tabi doğru değil. Spordan sonra kişinin işte soyunması, giyinmesi, belki duş almasının sağlanmasını temin etmek lazım. Bunlar mümkün olmuyorsa zararlı. Ama bilinçli yapılan spor astım hastalığı için çok önemli ve çok yararlı. Dünya şampiyonu olmuş yüzücüler, koşucular, atletler var astımlı olup da. Önemli olan hastalığın koruyucu tedavisini yapmak ve ondan sonra düzenli bir spora geçmek. Özellikle yüzme astımlı hastalar için en çok tavsiye ettiğimiz spor. Yüzmeden astım hastaları çok büyük yarar görüyorlar. Hem genel vücut sağlığı için çok yararlı hem de göğüs kaslarını geliştirdiği için, solunumu düzenlediği için yüzme gerçekten astımlı hastalar için çok ideal, adeta tedavinin bir parçası denebilecek kadar önemli bir spor türü.”Ailelerin aşırı koruyucu davranıp çocukları sosyal yaşamdan koparmamaları gerekmektedir.Çocuğa koşma, atlama, oynama, zıplama demek çok doğru değil. Çocuğu bağlayıp da bir koltuğa oturtamazsınız veya masanın üzerine bir vazo gibi koyamazsınız. Bu çocuk mutlaka okula da gidecek, spor da yapacak, sinemaya da gidecek. Her şeyi yapması lazım. Aksine bunları çok fazla kısmak çocukta bu sefer birtakım ruhsal sıkıntılara yol açabiliyor, onları beraberinde getiriyor

Önlemler
Alerjik hastalıkların gün içinde bir ritmi vardır. Özellikle saman nezlesi sabahleyin insan uyandığı zaman yoğun olarak belirti verir birçok insanda. Burun akıntıları, hapşırmalar. Astım aslında keza birçok hastayı sabaha karşı uykusundan uyandırır veya sabah kalktığı zaman öksürmeye başlar, göğsünde hırıltılı nefes darlığı hisseder. Bu kişiler koruyucu tedavilerden kullanmaları gerekiyor.

Çocuklarda Belirtiler
Bir kişide varsa araştırıldığı zaman görülebilir ki o ailenin yakınlarında mutlaka bu hastalıklardan veya alerjik hastalıklardan bir başka birinin de olma ihtimali çok yüksek. Çocuklarda böyle burun şikayetleri çok sık görülüyor hakikaten alerjinin ilk belirtisi olarak. geçmeyen burun akıntısı şeklinde. Hatta bunları da çok sık tekrarlayan kulak enfeksiyonları olabilir, sinüs olabilir, çocuk ağır işitebilir, mesela televizyonun sesini, müziğin sesini çok fazla açmak isteyebilir, işitme problemleri ortaya çıkabilir. Ailede bir duyarlılık olduğu zaman bu çocukta da böyle alerjik nezle veya saman nezlesi olma ihtimali yüksek. Bu bakımdan incelenmesi herhalde yerinde olur.

Geç Teşhis
Solunum yolu enfeksiyonu, özellikle viral enfeksiyonlardan sonra ortaya çıkan çok uzun süre devam eden geçmeyen öksürükler de astımın bir şekli, bir formu. Bu genellikle atlanıyor. İşte çocuk üşüttü deniyor, boğazı iltihaplandı deniyor, hep antibiyotik veriliyor, bunların büyük bir çoğunluğu gerçekten de bu astım şekli olan öksürükle seyreden astım türü.”

Hamilelere Uyarılar
Astım hastası yakını bulunan hamilelerin, çocuğunun astım olma riskini azaltmak için evde bazı düzenlemeler yapması gerekmektedir.Bebek dünyaya gelmeden bile önlemlere başlamak gerekiyor. Bunların başında ev içi havanın temiz olmasına özen göstermek çok önemli. Ve özellikle de annenin sigara içmemesi çok önemli. Çünkü hamilelik döneminde içilen sigara olsun, bebek dünyaya geldikten sonra sigara içilen ortamlarda büyüyor ise bunlarda astımın ve alerjik hastalıkların ortaya çıkma ihtimali çok azalıyor. İkincisi, solunan havanın temiz olmasını sağlamak için evin mutlaka çok iyi havalandırılması lazım. Evde mümkün olduğu kadar çok akar barındırabilecek ortamları ortadan kaldırmak lazım en azından yatak odalarında. Yatak odalarının daima halısız, kilimsiz, koltuksuz, kanepesiz olmasını arzu edilen bir durumdur ve yatakların da yün içermeyen sentetik şeylerden yapılmış olanlarının tercih edilmelidir. Evde hayvan beslenmesi de, tüylü hayvan beslenmesi, özellikle kediler bu bakımdan çok önemli. Kuşlar olsun, beslenmemesini öneriyoruz. Evde sigara içilmemesi çok önemli. Ve bir de evin neminin yüzde 50’nin altında tutulması çok önemli.”Bahar ayında doğan çocuklarda daha fazla alerjik problem görülmektedir.Tabi bu mevsimde doğanlarda daha yoğun polenlerle karşılaşmak söz konusu oluyor. Onun için balık burcu, koç burcu, boğa burcu olanlarda polen alerji tabi daha çok görülüyor.”

Alerjik rinit (saman nezlesi) yönetimi ve astım üzerindeki etkisi
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile birlikte gerçekleştirilen atölye çalışması “Allergic Rhinitis and its Impact on Asthma“ ile ilgili rapora dayanan, doktorlar ve uzman personel için kılavuz Alerjik rinitin (saman nezlesi) klinik tanımı, alerjenlere maruz kaldıktan sonra IgE’nin neden olduğu burun mukozasının enfeksiyonu sonucunda endükte edilen semptomatik burun hastalığıdır.
Alerjik rinit, global bir sağlık sorununu oluşturmaktadır. Dünyada en az nüfusun %10-25’ini ilgilendiren ve yaygınlığı artan bir hastalıktır. Genelde alerjik rinit, ağır bir hastalık olmamasına rağmen, hastanın toplumsal hayatını oldukça değiştirmekte ve okul başarısını ve işteki verimliliği kısıtlamaktadır.Ayrıca, alerjik rinitin neden olduğu sağlık harcamaları oldukça yüksektir.Astım ve rinit, genellikle sıkça birlikte ortaya çıkan hastalıklardır, „bir solunum sistemi, bir hastalık" kavramının ortaya çıkardığı bir olgu.Alerjik solunum yolu enfeksiyonların mekanizmaları hakkında elde edilen yeni bilgiler, iyileştirilmiş tedavi stratejilerin oluşturulmasını sağlamıştır. Aynı biçimde yeni ilaç sunum biçimleri, dozajlamalar ve tedavi planları incelenip onaylanmıştır.Alerjik rinitin tanısı ve tedavisi için yönergeler daha önce yayınlanmıştır. Ancak bunlar, ne önerilerin kanıtları konusunda biçimsel bir değerlendirme sunacak biçimde “evidence-based“ (kanıta-dayalı), ne de önerilerde hastalarda görülen eşlik eden hastalıklar göz önünde bulundurulmuştur.“Allergic Rhinitis and its Impact on Asthma (ARJA)" inisiyatifi, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile işbirliği yaparak geliştirilmiştir. Bu broşür, hem uzman doktorlar hem de genel tıbbiyeciler için güncel bir kılavuz olarak düşünülmüştür.
Burada:
– alerjik rinitle ilgili bilgiler güncellenecektir,
– alerjik rinitin astım üzerindeki etkisi vurgulanacaktır,
– tanı için kanıtlara dayanan bir başlangıç sunacaktır,
– tedavi için kanıtlara dayanan bir başlangıç sunacaktır,
– bu hastalığın yönetimi için adım adım başlangıç sunacaktır.

Alerjik rinitin tetikleyicileri
Alerjenler
Aero-alerjenler, sıklıkla alerjik riniti tetiklemektedirler.Ev içi alerjenlerin artışı, kısmen rinit, astım ve alerjilerin yaygınlığındaki artıştan sorumludur.Ev içinde bulunan alerjenler, başlıca ev tozu akarları, evcil hayvanlar, böcekler ve bitkisel kaynaklıdır.Sık görülen aero-alerjenler, polenler ve küflerdir.Meslek kaynaklı rinit, meslek kaynaklı astımdan daha az belgelenmiştir, nasal ve bronşiyal semptomlar sıklıkla aynı hastada bir arada ortaya çıkmaktadır.Lateks alerjisi, hastalar ve tıp personeli için gittikçe artan bir sorun haline dönüşmüştür. Sağlık sektöründeki çalışanlar, bu sorunun bilincinde olup tedavi ve koruma için stratejiler geliştirmelidir.

Havadaki zararlı maddeler
Epidemiolojik veriler, havadaki zararlı maddelerin riniti kötüleştirebileceklerini göstermektedir.Havadaki zararlı maddelerin rinite neden olma veya riniti kötüleştirme mekanizmaları bugünlerde daha iyi anlaşılmaktadır.İç mekanlardaki hava kirliliği, çok önemlidir çünkü sanayi ülkelerindeki insanlar, zamanlarının %80’inden fazlasını kapalı mekanlarda geçirmektedirler. İç mekanlardaki zararlı maddelerin yoğunluğu, ev içi alerjenler ve ana kaynağı sigara dumanının olduğu gaz halindeki zararlı maddeler üzerindedir.Bir çok ülkede hava kirliliği şehirlerde başlıca araba trafiği tarafından yaratılmaktadır. En önemli atmosferik zararlı maddeler, ozon, azot oksitleri ve kükürt oksittir. Bunlar, alerjik veya alerjik olmayan rinite sahip hastaların nasal semptomatiğinin kötüleşmesine katkıda bulunabilmektedir Dizel gazları, IgE ve alerjik enfeksiyonların oluşmasına katkıda bulunabilirler.

Aspirin
Aspirin ve steroidal olmayan diğer antiflojistikler (NSAID) sıklıkla rinit ve astımı endükte etmektedirler.

Alerjik rinitin mekanizmaları
Alerjinin klasik olarak, nasal bir enfeksiyonla birlikte bulunan IgE kaynaklı bir bağışıklık tepkisi olarak görülmektedir.Alerjik rinitin özelliği, farklı hücrelerden oluşan enfekte olabilen bir infiltrat olmasıdır. Bu hücresel tepki aşağıdakileri içermektedir:
– Hücrelerin kemotaksisi, seçici biçimde yerleştirilmesi ve transendotelial göçü,
– Sitokinlerle kemokinlerin serbest kalması,
– Eosinofil, T-hücreleri, mast hücreleri ve epitel hücreleri gibi çeşitli türde hücrelerin aktifleştirilmesi ve ayrımlaştırılması,
– Hayatta kalma sürelerinin uzatılması,
– aktifleştirilmiş hücrelerin aracılarla serbest bırakılması. Bunlar arasında histamin ve sisteinil lökotrienler (CystLT) en önemlileridir,
– Bağışıklık sistemi ve kemik iliği ile iletişim.Spesifik olmayan nasal hiperreaktivite, alerjik rinitin önemli bir işaretidir. Bu işaret, hapşırma, burun tıkanıklığı ve/veya akıntısı ile sonuçlanan normal tahrişlere artmış nasal bir tepki olarak tanımlanmıştır.Aralıklarla meydana gelen rinit, polen alerjenlerle nasal bir kışkırtmayla taklit edilebilir. Son aşama sırasında bir enfeksiyon reaksiyonun oluştuğu gösterilmiştir.İnatçı alerjik rinitte, dayanıklı bir enfeksiyon reaksiyonuyla alerjik tetikleyiciler etkileşmektedirler. Sempt Spekulum ve ayna ile yapılan anterior rinoskopi, yalnızca sınırlı bilgiler vermektedir. Normalde uzman doktorların yaptığı nasal endoskopi, daha açıklayıcıdır.

Alerjik rinit tanısı
Alerjik rinit tanısı, aşağıdaki noktalara dayanmaktadır:
– alerjik bir semptomatiğin tipik anamnezi,
– alerjik semptomlar, „hapşırma ve burun akıntısı" türündedir. Ancak bu semptomların alerjik kaynaklı olmak zorunda değildir,

– Tanı testleri.
Alerjik hastalıkların tanısı için yapılan in-vivo- ve in-vitro testlerin amaçları, serbest veya hücre bağımlı IgE’lerin kanıtlanmasıdır. Alerji tanısı, tatmin edici bir kalitede ve yardımcı olan çoğu solunabilir alerjenlerin standartlaştırılmasıyla geliştirilmiştir.Alerjenin hemen reaksiyonunun kanıtlanması için deri testleri, IgE kaynaklı alerjik reaksiyonları belgelemek için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu testler, allergolojide önemli bir tanı aracı oluşturmaktadırlar. Doğru uygulandıklarında spesifik bir alerjinin tanısı için kullanışlı, doğrulayıcı kanıtlar sunmaktadırlar. Uygulanmaları ve yorumlanmaları oldukça karmaşık olduğu için, eğitimli tıbbi uzman personel tarafından gerçekleştirilmeleri önerilmektedir.Serumda alerjenlere spesifik IgE ölçümü, önemlidir ve deri testlerine benzer bir öneme sahiptir.Alerjenlerle yapılan nasal teşvik (provokasyon) testleri, araştırmada ve sınırlı bir kapsamda klinik uygulamada kullanılmaktadır. Özellikle meslek kaynaklı alerjilerin tanısında kullanışlı olabilmektedirler.

Astım tanısı
Hastalığın geçici doğası ve solunum yolları tıkanıklığının (ani veya tedavi altında) geri çevrilebilirliği nedeniyle, eşlik eden astım tanısı zor olabilir.Astım tanısıyla ilgili yönergeler, Global Initiative for Asthma (Global Astım İnisiyatifi - GINA) tarafından yayınlanmıştır ve ARIA tarafından önerilmektedir.Akciğer fonksiyonunun ölçümü ve solunum yolları tıkanıklığının geri çevrilebilirliği, astım tanısı için önemli adımlardır.

Tedavi konsepti
Alerjik rinitin tedavi konsepti aşağıdakileri kapsamaktadır:
– Alerjen bekleme süresi: Alerjen bekleme süreleriyle ilgili çalışmaların çoğu, astım semptomlarını ve çok azı rinit semptomlarını ele almışlardır. Tek bir önlem, rinit veya astım semptomatiğinin kontrolü için yetersiz olabilir.Her durumda ev tozu akarları dahil alerjen bekleme süresi, tedavi konseptine dahil bir unsur olmalıdır. Alerjen bekleme süresinin değerini son olarak değerlendirebilmek için başka verilere gereksinim vardır.
– İlaçlar (Farmakoterapi)
– Spesifik Bağışıklık Tedavisi
– Hasta eğitimi
– Cerrahi, bir kaç seçilmiş hastada anlamlı ilave bir müdahale olabilir.Bu öneriler, etkinlik ve güvenlik açısından hem üst hem de alt solunum yollarının tedavisini birleştiren bir strateji sunmaktadır.

Immuno Terapi
Spesifik bağışıklık tedavisi, optimum kullanımda etkilidir.Standartlaştırılmış terapötik aşılar, tercih edilmektedir (mevcutsa).Subkütan bağışıklık tedavisi, birbirine karşı duran etkililik ve güvenlik özelliklerini ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle, aşıların ya biyolojik birimler olarak belirtilmesi veya ana alerjenin kitlesi olarak belirtilmesiyle optimum dozajlar önerilmektedir. Ana alerjenin 5 ilâ 20 µg dozları, çoğu alerjen aşıları için optimumdur.Subkütan bağışıklık tedavisi, alerjik hastalıkların doğal gidişatını değiştirmektedir. Subkütan bağışıklık tedavisi eğitimli personel tarafından yapılmalıdır. Hastalar, enjeksiyondan sonra 20 dakika süreyle gözetim altında tutulmalıdır.Subkütan spesifik bağışıklık tedavisi endükte edilmektedir

– Semptomatikleri geleneksel farmako-tedavisiyle yeterli biçimde kontrol edilemeyen hastalarda,
– oral H1-Antihistaminiklerin ve intranasal farmako-tedavisinin semptomları yalnızca yetersiz biçimde kontrol ettikleri hastalarda.
– farmakoterapi istemeyen hastalarda,
– farmakoterapinin istenmeyen yan etkiler yarattığı hastalarda,– farmakolojik uzun süreli tedavi istemeyen hastalarda.Yüksek dozlu nasal ve subkütan spesifik bağışıklık tedavisiSubkütan bağışıklık tedavisinden en az 50 ilâ 100 kat daha yüksek dozajlarda kullanılabilir.Yan etkiler göstermiş olan veya subkütan bağışıklık tedavisini reddeden hastalar için.Endikasyonlar, subkütan enjeksiyonla aynıdır.Çocuklarda, spesifik bağışıklık tedavisi etkilidir. Ancak 5 yaşın altında çocuklarda bağışıklık tedavisi başlatılmaması önerilmektedir.


Tedavi adımları planı
Gençler ve Yetişkinler
İyileşmen oluşması durumunda: Step-down. Kötüleşme oluşması durumunda: Step-up (Res. 3).Bazı ilaçlar, astıma göre rinitte daha etkilidir (örn. H1-Antihistaminikleri).Rinit için geliştirilen optimal bir tedavi konsepti, eşlik eden bir astımı iyileştirebilir.Oral olarak verilen ilaçlar, hem nasal hem de bronşiyal semptomları etkileyebilmektedir.İntranasal glukokortikosteroidlerin güvenliği iyi belgelenmiştir. Solunabilir (intrabronşiyal) glukokortikosteroidlerden yüksek dozlarsa gene de yan etkiler ortaya çıkarabilir. İkili uygulamanın bir sorunu, ilave yan etkilerin oluşmasıdır.Alerjik rinitin önlenmesi veya erken tedavisinin, astımın ortaya çıkmasını önleyip önleyemeyeceği veya bronşiyal semptomatiğin ciddiyetini azaltıp azaltamayacağı tartışılmıştır. Ancak daha fazla verilere gereksinim vardır.

Pediyatrik konular
Alerjik rinit, çocukluk sırasındaki „alerjik hasta kariyerinin“ bir parçasıdır. Aralıklı olarak ortaya çıkan alerjik rinit, 2 yaşından önce çok nadirdir. Okul yaşlarında alerjik rinit en sık görülmektedir.Alerji testleri her yaşta yapılabilir ve önemli bilgiler sunabilirler.Çocuklar için tedavi prensipleri yetişkinlerinkiyle aynıdır. Ancak bu yaş grubu için tipik olan yan etkilerin önlenmesine özel bir dikkat gösterilmelidir.İlaçların dozlarıysa uyarlanmalıdır ve bazı özel konulara dikkat edilmelidir. 2 yaş altında çocuklarda çok az ilaç denenmiştir.Çocuklarda alerjik rinit semptomları, bilişsel işlevleri ve okuldaki başarıyı sınırlayabilir. Sedimantasyon yaratan oral H1-antihistaminiklerin kullanılmasıyla başka kısıtlamalar oluşabilir.Oral ve intramuskuler glukokortiko-steroidlerden, çocuklardaki rinit tedavisinde kaçınılmalıdır. İntranasal glukokortikosteroidler, alerjik rinitte etkili bir tedavidir.Gelişim üzerindeki olası etkisi, ne yazık ki hepsinde değil ancak bazı intranasal glukokortikosteroidlerde önemlidir. Mometason ve Fluticason’un önerdikleri dozların alerjik rinokonjunktivitesi olan çocukların gelişimini etkilemedikleri gösterilmiştir.Dinatriumkromoglikat, uyumluluğu yüzünden alerjik rinokonjunktivitesi olan çocuklardaki tedavide sıklıkla kullanılmaktadır.


Özel noktalar

Gebelik
Rinit, gebelik sırasında yaygın bir sorundur, çünkü gebelikle nasal tıkanıklık kötüleşebilir.Gebelik sırasında her ilaç verilmesinde olduğu gibi dikkat edilmelidir, çünkü ilaçların çoğu plasentayı geçmektedir.Çoğu ilaçlar için, küçük gruplarla ve uzun vadeli gözlemler olmadan çok sınırlı çalışmalar yapılmıştır.

Yaşlılık
Yaş ilerledikçe, kronik rinite yönelebilen veya katkıda bulunabilen burundaki bağ dokularında ve damarlarda değişiklikler oluşmaktadır.

Alerji, 65 yaş üstündeki hastalarda kronik rinit için daha az önem taşıyan bir nedendir.Atropik rinit, sık görülür ve denetlenmesi zordur.

Bir rinore, antikolinerjiklerle kontrol edilebilir.

Bazı ilaçlar (Reserpin, Guanetidin, Fentolamin, Metildopa, Prazosin, Klorpromazin veya ACE-engelleyicileri), rinite neden olabilirler.

EGZERSİZE BAĞLI ASTIM

Spor yaparken nefes almakta güçlük çekiyor musunuz? Göğsünüzde ağrı, kuru bir öksürük yada karın ağrısı oluyor mu? Bu soruların herhangi birisine “evet” cevabı veriyorsanız sizde “egzersize bağlı astım” olabileceğini hiç düşündünüz mü?

Bilindiği gibi, astım uzun süreli bir akciğer hastalığıdır. Akciğer fonksiyonları azaldığı için nefes almakta devamlı bir sıkıntı vardır. Ancak, bu hastalar belirli zamanlarda,ani astım atağı olarak tanımlanan ve hastaların nefes almakta oldukça zorlandıkları bir döneme girerler. Bu dönemde rahatlamak için nefes açıcı ilaç kullanmak zorunda kalırlar. Bir çoğu da tedavi görmek için acil servise başvurur.

Astımlı sporcuların çoğunda bazen de sağlıklı sporcularda sportif aktiviteler sırasında yada sonrasında ani astım atağı olabilir. Ancak bu atak kendine nefes almakta zorlanma olmaksızın göğüs ağrısı, öksürük, karın ağrısı şeklinde de gösterebilir. Bu durum egzersize bağlı astım olarak (EBA) tanımlanır. Pek çok kişi egzersize bağlı astım atağı yüzünden spor yapmak istemez. Spor yapmak isteyenler ise doktorların bu konudaki deneyimsizliğinden dolayı herhangi bir öneri alamazlar. Sonuçta, spor yapmayan, spordan uzak duran, azalan fiziksel kondisyonları ve artan kiloları nedeniyle günlük yaşamsal aktivitelerini dahi yapamayan, kalp ve damar hastalıkları yönünden riske girmiş bireylerle dolu bir topluluk oluşur.

Egzersize bağlı astımın görülme sıklığı, sporcunun kondisyon düzeyine, yapılan sporun tipine, yapıldığı çevre şartlarına ve tanıda kullanılan yönteme bağlı olarak %4 ile %35 arasında değişmektedir. Egzersize bağlı astıma özgü şikayetler arasında wheezing, öksürük, nefes darlığı, göğüs ağrısı ve huzursuzluk sayılabilir. Özellikle çocuklarda göğüs ağrısı ön plandır. Bu şikayetler, genellikle spor sonrası 5 dakikada başlar, 10-15. dakikada yoğunlaşır ve 15-30 dakika içinde akciğer fonksiyonlarının normale dönmesi ile birlikte kendiliğinden geçer. Ancak, astımlı sporcularda ve bazı sağlıklı sporcularda şikayetlerin geçmesi için nefes açıcı sprey kullanılması gerekebilir.

Egzersize bağlı astım tanısında ilk olarak sporcuların ayrıntılı bir hikayesi alınmalıdır. Spor sonrası görülen bu şikayetlerin başka bir hastalığa ait olup olmadığını belirlemek için kalp, akciğer ve dolaşım sistemi muayenesi yapılmalıdır. Egzersize bağlı astım tanısında egzersiz testi ve kimyasal testler kullanılabilir. Ancak pek çok araştırmacı, sporun doğasına uygunluğu nedeniyle, egzersiz testini önermektedir. Egzersiz testi öncesinde ve sonrasında akciğer fonksiyonları ölçülür. Bu ölçümler arasında %10-15 üzerinde azalma olması durumunda EBA tanısı konur. EBA olduğunu öğrenen sporcu büyük bir hayal kırıklığına uğrayabilir. Bundan sonraki spor yaşamının bittiğini düşünebilir. Bunun için, ilk olarak egzersize bağlı astımın korkulacak bir hastalık olmadığı anlatılmalı, uluslar arası müsabakalarda pek çok altın madalya kazanmış astımlı sporcunun olduğu hatırlatılmalıdır. Uygun bir tedavi ile birlikte sporunu rahatlıkla yapabileceğini, hatta eskisine göre daha iyi seviyede olacağı anlatılmalıdır. Bu ikna turundan sonra, sportif aktiviteden 15 dakika önce kullanılmak üzere hava yollarını açıcı bir ilaç verilmeli, rekreasyonel sporcu ise hangi sporları güvenli bir şekilde yapabileceği açıklanmalıdır. Güvenli sporlar içerisinde boks, kayak, kısa mesafeli koşu, tenis, jimnastik, karate, güreş, yüzme, su topu ve dalmayı örnek olarak verebiliriz. Özellikle yüzme sporu bu grup içinde en uygun olanıdır. Ancak, sportif aktiviteyi önerirken sporcuların eğlenceli, anlamlı ve pratik bulduğu aktiviteleri de göz önünde bulundurulmalıdır.

Yine akut astım atağını önlemede etkili olduğu bilinen uzun süreli orta yoğunlukta egzersizler (aerobik) ile kısa süreli yüksel yoğunluklu egzersizler (anaerobik) önerilmelidir. Soğuk ve kuru havalarda açık alanda yapılan sportif aktivitelerde burundan soluk alıp vermeli, atkı kullanılmalı yada kapalı alanlarda spor yapılmalıdır. Aşırı sıcak ve yüksek nem oranının etkili olduğu yaz aylarında ise belirli saatlerde spor yapılmaması gerektiği hatırlatılmalıdır (sabah 10.00 ile öğleden sonra 16.00 arası)

Son söz olarak “egzersize bağlı astım tanısı olan ve müsabakalara katılarak altın madalya kazanmış pek çok elit sporcunun var olduğu” unutulmamalıdır.

4 Aralık 2007 Salı

ASTIM...

Tanım :
Bronş astması, bronşial astım, allerjik astım gibi isimler de alan hastalık genetik ve çevresel faktörlere bağlı olarak gelişen, solunum yollarının kronik inflamatuar bir hastalığıdır. Bronşial astım, inflamasyona bağlı olarak solunum yollarının kasılması ve buna bağlı olarak daralması ile karakterize olup, bu daralma geri dönüşümlüdür, akut atak geçtiği dönemde hava yolları eski durumuna dönmektedir. Ayrıca hava yollarında aşırı ve koyu salgılara bağlı olarak mukus tıkaç, tekrarlayan ataklar neticesinde hava yolu duvarlarında kalınlaşma da darlığı artırmakta ve nefes darlığı atakları şiddetlenmektedir.

Sıklık :
Ülkemizde astım görülme sıklığı erişkinlerde % 2-4, çocukluk çağında ise %5-8 arasında değişmektedir. Astım olgularının büyük çoğunluğu 10 yaşın altında ortaya çıkmakla birlikte her yaşta kendini gösterebilmektedir. Çocukluk çağında erkek cinsiyette daha fazla görülmektedir, erkek/kız oranı çocukluk çağında 3/1 olurken, gençlerde bu oran 1,3/1 değerlerine kadar düşmektedir. İleri yaşlarda ise aradaki fark ortadan kalkmakta ve daha sonra kadınlarda daha fazla görülmektedir.

Etkenler :
1. Genetik faktörler : Astım hastalığının bilinen en önemli risk faktörü atopi, yani allerjik bünyedir. Atopinin ortaya çıkmasında ise genetik faktörlerin önemli rolleri vardır. Kalıtımın % 40-60 vakada rol oynadığı tahmin edilmektedir. Astımlı hastaların çoğunun yakın akrabalarında astım ya da diğer allerjik hastalıklardan bir ya da birkaçının olduğu tespit edilmektedir, ancak bu tüm olgular için geçerli değildir. Bazı vakalarda kişi veya ailesi allerjik bir durum tarif etmemektedir. Astımlı bir annenin çocuğunda astım görülme sıklığı %20-30’lara çıkarken, hem anne hem de baba astım ise bu oran % 60-70 değerlerine ulaşmaktadır.

2. Çevresel faktörler : Ev içinde ve dış ortamda atmosfer kirliliği ve allerjen yoğunluğunun artması astım sıklığının artışında önemli birer faktördürler. Genetik faktörlerden bağımsız olarak, yaşamın ilk bir yılında çevresel kaynaklı allerjenler ile yoğun temas astım gelişiminde ciddi ve önemli bir faktördür. Dış allerjenler vücuda genellikle solunum yoluyla, nadiren sindirim yoluyla girerler. Solunum yolu ile vücuda alınan allerjenlerin başında ev tozu akarları gelir. Dermatophagoides farinae ve Dermatophagoides pteronyssinus isimli bu ev akarları ev tozları içinde yaşayan, gözle görülemeyecek kadar küçük canlılardır. Akarlar besinlerini insan deri döküntülerinden, sularını da insanların nefeslerindeki nemden sağlarlar. Nemli ortamda çok daha kolay ürerler. Akarların dışkıları, salgıları ve ölü dokuları allerjen özelliklere sahiptirler. Bu canlılar halı, kilim, yatak, yorgan, yastık kılıfı gibi ortamlarda çok daha kolay barınır ve ürerler. Polenler dış ortamdan vücuda alınan diğer önemli allerjenlerdir. Yabani ot, çimen, ağaçlar gibi tüm bitkilerden kaynaklanan polenler vücuda solunum yolu ile alınarak astım atağına neden olabilirler. Polenlere bağlı astım mevsimlerle ilişkili olarak kendini gösterir ve çiçek açma dönemlerinde daha sıkça karşımıza çıkmaktadırlar. Küf mantarları ise iç ve dış ortamda rutubetli yerlerde bulunurlar ve astımın risk faktörleri arasında yer alırlar. Ev içerisinde en çok banyo, çatı ve bodrum katları gibi nemli bölgelerde barınırlar. Kedi, köpek, tavuk, güvercin, at gibi hayvanların tüyleri ve kılları da birer allerjendir ve yakın temastaki astımlı bireyler için önemli birer risk faktörüdürler. Sindirim yolu ile vücuda alınan allejenlerin başında yumurta, süt, balık, kabuklu deniz hayvanları, çikolata gibi besin maddeleri ile her türlü tatlandırıcı, renklendirici ve koruyucu katkı maddeleri bulunan gıda maddeleri gelir. Besinlerle oluşan allerjik tablolar daha ziyade çocuklarda kendini göstermektedir. Çok önemli bir risk faktörü de sigaradır. Sigara dumanında bulunan 4000’e yakın gaz, duman ve partikül yapısındaki kimyasal maddeler astımın oluşumunda önemli rol oynarlar. Yapılan çalışmalarda gebeliği sırasında sigara içen annelerin bebeklerinin kanında allerjiye bağlı IgE’nin yüksek bulunduğu ve bu bebeklerde allerjik hastalık riskinin yüksek olduğu gösterilmiştir. Ayrıca annesi sigara içen bebeklerde solunum yolu hastalıklarının ve astımın daha sık görüldüğü belirtilmektedir. Sigara içen ya da sigara içilen ortamda bulunan astımlı hastaların tedavisi de çok zor olmaktadır. Hava kirliliği allerjenlere karşı kişinin daha duyarlı olmasını sağlar ve astımın ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Çevre havasını kirleten endüstriyel maddeler ve gazlar, evde kullanılan sobalardan kaynaklanan dumanların yanı sıra parfüm, deodorant gibi kozmetik ürünler de astım gelişiminde risk faktörleridir.Ani ısı değişiklikleri, soğuk hava gibi meteorolojik faktörler de astım gelişiminde rol oynamaktadır.

3. Solunum yolu enfeksiyonları : Çevresel faktörler arasında da sayabileceğimiz solunum yolu enfeksiyonları astım atağını tetiklemektedir. Bu enfeksiyonlar vakaların yaklaşık % 40’ında etken olarak izlenmektedir.Bebeklik çağında geçirilmiş olan Respiratuar sinsityal virus enfeksiyonlarının allerjik tablolar ve astımın ortaya çıkmasında rol oynayabileceğini gösteren bulgular olmasına karşın, viral solunum yolu enfeksiyonlarının astıma neden olduğu görüşü ispatlanmamıştır. Ancak bilinen bir gerçek, viral enfeksiyonlar solunum yolu iç duvarında harabiyete neden olmakta ve solunumla alınan allerjenler ya da diğer etkenlerin kolayca solunum yollarına ulaşmasına neden olmaktadır. Böylece allerjene karşı duyarlılık kolaylaşmaktadır. Sigara içimi ve hava kirliliği enfeksiyonlara karşı direnci azaltarak viral solunum yolu enfeksiyonlarının oluşmasında ve astım ataklarında rol oynamaktadır.


4. Psikolojik faktörler : Vakalarının yaklaşık 1/3’ünde sıkıntı, stres, korku, heyecan gibi psikolojik faktörler astım ataklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.


5. Hormonal faktörler : Vakaların az bir kısmında hormonal sistemin rolü düşünülmektedir. Çocukluk çağında başlamış olan astım olguları ergenlik dönemi ile geçebilmektedir. Bunun aksine ergenlik dönemi ile başlayan astım olguları da vardır. Gebelik iki yönlü etki yapabilir, gebelikte bazen astım atakları daha ağır bir hal alabilir, ancak ikinci aydan itibaren ataklar hafifler ve seyrekleşir.


6. Diğer etkenler : Hamile kadınların beslenme bozuklukları anne karnındaki bebeklerin beslenmesinde bozulmaya neden olmaktadır. Bu tür anne rahminde beslenme bozukluğu olan bebeklerde doğum sonrasında gelişme gerilikleri gözlenebilmekte ve kanda allerji ile ilgili olan eozinofil protein X değerleri yüksek bulunabilmektedir. Bu bebeklerde doğum sonrası da olsa astım ve diğer allerjik hastalıkların daha sık görüldüğü varsayılmaktadır. Aspirin, morfin gibi bazı ilaçlar da astım atağının başlamasına neden olabilmektedirler.


Şikayetler :
Hastaların en önemli yakınmaları nefes ve hışıltılı solunumdur. Olguların büyük çoğunluğunda nefes darlığı gece gelir. Nedeni de yastık, yorgan gibi malzemelerde bulunan ev tozu akarları, yün gibi allerjenlerin yoğun bir şekilde solunması ile akciğerlere ulaşmasıdır. Ayrıca geceleri vücutta gelişen hormonal ve sinirsel değişiklikler de gece nefes darlığı gelişiminden sorumlu olabilir. Hastaların bazılarında tek ve ilk şikayet uzun süre devam eden kuru öksürük olabilir. Nedensiz olarak, ataklar şeklinde ortaya çıkan ve özellikle gece hastayı uykudan uyandıran kuru öksürükler astım hastalığını akla getirmelidir. Şiddetli öksürükten sonra hastalar bazen balgam çıkarabilirler ve balgam çıkardıktan sonra rahatladıklarını ifade ederler. Öksürük nöbeti sırasında bayılma görülebilir. Bazı hastalarda nöbet sırasında ya da nöbet aralarında morarmalar fark edilebilir ve hava açlığının göstergesidir. Hastalar ayrıca karın şişkinliği, çarpıntı ve diğer allerjik belirtilerden (burun tıkanıklığı ya da akıntısı, gözde sulanma, kızarıklık veya kaşıntı vs) yakınabilirler.


Fizik Bulgular :
Astım atağı dışında gelen bir hastanın fizik muayenesinde genellikle herhangi bir bulguya rastlanmaz. Hastalığın başlangıç dönemlerinde ya da çok hafif seyrettiği durumlarda muayene bulguları çok zayıf olabilir. Atak esnasında başvurmuş olan bir hastanın muayenesinde solunum sıkıntısı belirgin olarak izlenir. Atağın şiddetine göre yardımcı solunum kasları da faaliyete geçer. Hasta yatırıldığında solunum sıkıntısının arttığı izlenebilir. Astım atağı ile gelmiş olan hastada hışıltılı solunum vardır ve akciğerleri dinlendiğinde ronküs denilen ve solunum havasının dar bir alandan geçmesine bağlı anormal sollunum sesleri duyulur. Çok şiddetli astım atağında muayene bulguları çok azalır ve solunum sesleri hiç duyulamayabilir. Hastalarda ellerde, dudaklarda morarmalar izlenebilir, kalp atım sayısında artış tespit edilebilir. Ağır astım ataklarında tansiyon düşebileceği gibi, bazı ataklarda tansiyon yüksekliği de gelişebilir.


Tanı :
Astım bronşiale tanısı için hastanın hikayesi, muayene bulguları ve laboratuar testleri yol göstericidir. Tüm bunlara rağmen astım tanısına ulaşmak kolay olmayabilir. Nefes darlığı, hışıltılı solunum ya da uzun süre devam eden kuru öksürük nedeniyle gelen hastanın fizik muayene bulgularının normal veya anormal olmasına bakılmaksızın laboratuar yöntemlerine başvurulmalıdır. Muayene bulguları astım lehine olan hastalarda tanıya ulaşmak daha kolaydır, ancak ataklar arasında gelmiş olan ya da muayene bulguları zayıf olan hastalarda tanı daha da güçleşmektedir. Her hastaya akciğer grafisi çekilmelidir, unutulmamalıdır ki bazen iltihabi durumlarda ve diğer bazı akciğer hastalıklarında tablo astımı taklit edebilir. Astım bronşialede akciğer grafisi genellikle normaldir. Astım tanısına destek amacıyla ve diğer hastalıklardan ayırıcı tanısında bazı kan tetkikleri istenebilir. Astımın kesin tanısı solunum fonksiyon testi ile konulur. Akciğere giren ve çıkan hava miktarlarını ölçme esasına dayanan solunum fonksiyon testinde, astımlı hastalarda belirgin bozulmalar izlenebilir. Solunum fonksiyon testleri geri dönüşümlü hava yolu daralmalarını gösterebilir. Salbutamol veya Terbutalin ile yapılan bronkodilatasyon testi yol göstericidir. 100 mcg Salbutamol ya da 500 mcg Terbutalin inhalasyon verildikten 10-15 dakika sonra tekrarlanan solunum fonksiyon testinde birinci saniyede dışarı verilen hava miktarında (FEV1), ilaçsız yapılan testteki değere oranla %12 ve/veya 200 ml üzerinde bir artış olması astım tanısını koydurur. Bazı hastalarda bu erken reversibilite testi negatif çıkabilir. Bu durumda hasta steroid tedavisine alınır ve 2-6 haftalık tedavi sonrası solunum fonksiyon testi tekrarlanır. Geç reversibilite testi dediğimiz bu değerlendirmede FEV1’de %12 veya üzeri bir artış olması astım tanısını teyit eder. Solunum fonksiyon testi normal olan erişkinlerde ya da bu testi doğru başaramayan çocuklarda tanı için PEF izlemi yapılabilir. Burada hastadan sabah ve akşam saatlerinde ve şikayetlerinin olduğu dönemlerde PEF ölçümü yapması istenir. Günlük PEF değişkenliğinin %20 ve üzerinde olması anlamlıdır. Tüm bunlara rağmen astım tanısı konulamayan vakalar da olabilir. Bu hastalarda bronş provokasyon testi uygulanması gerekmektedir. Bu testte solunum yollarına artan dozlarda solunum yolu ile Metakolin ya da Histamin maddeleri veya allerjik reaksiyona neden olduğu düşünülen madde verilir. Bu maddelerin verilmesinden sonra tekrarlanan solunum fonksiyon testinde FEV1 değerinde %20 ve üzeri azalma tespit edilirse bronş provokasyon testi pozitif denir ve astım tanısı koydurur. Kişinin allerjik durumunun değerlendirilmesi için allerji testleri yapılmalıdır. Standart bir allerji testi için 10-15 arası allerjen kullanılması yeterlidir. O bölgeye uygun bitki polenleri, ev hayvanı antijenleri, ev tozu akarları ve küf mantarı allerjenleri testte kullanılır. Çocuk hastalarda kullanılan gıda allerjenlerinin, erişkinlerde kullanılmasına gerek yoktur. 5 yaş altı çocuk grubunda allerji testi uygulamaları anlamlı değildir. Hastalara allerji deri testi yapılmasının asıl amacı, allerjik astımlıları ayırmak ve bu kişilerin duyarlı oldukları allerjenlerden uzaklaşmasını sağlamaktır. Etken allerjenden korunma tedavide birinci basamağı oluşturmaktadır. Ülkemizde en sık olarak ev tozu akarlarına karşı duyarlılık tespit edilmektedir.


Tedavi:
Tedavinin amacı, hastaya astım ile ilgili şikayetlerinin olmadığı ya da en az düzeyde şikayetin olduğu bir yaşam sağlamak olmalıdır. Hasta normal bir yaşam aktivitesi gösterebilecek düzeye gelebilmelidir. Tedavide birinci basamak korunmadır. Kişi duyarlı olduğu allerjenlerden uzaklaşmalı, şikayetlerin başlamasına ve atakların ortaya çıkmasına neden olacak etken ve olaylardan sakınmalıdır. Astım tedavisinde solunum yoluyla verilen ilaçlar öncelikle tercih edilmelidir. Solunum yolu ile ilaç kullanamayan hastalarda diğer tedavi yollarına (tablet, ampul vs.) başvurulmalıdır. Astımın ilaçla tedavisinde birinci seçenek ilaç solunum yolu ile alınan steroidler olmalıdır. Uzun etkili beta-2 agonist ilaçlar, lökotrien reseptör antagonistleri, teofilin türevi ilaçlardan bir veya birkaçı tedaviye eklenebilir. Kısa etkili beta-2 agonist ilaçlar solunum sıkıntısı atakları sırasında kullanılabilir. Hasta tedavisini hekim kontrolünde düzenli olarak kullanmalı ve kontrollerini aksatmamalıdır. Düzenli kontrollerde yapılan solunum fonksiyon testleri ile hastanın son durumu değerlendirilmeli ve tedavi planı yeniden oluşturulmalıdır.